2020 yılı bizlere pek hayırlı gelmedi, acıların biri dinmeden yerini çok daha büyük acılar alıyor, yüreklere su serpen o meşhur sözümüz var ya; ‘Şehitler ölmez Vatan Bölünmez’ diye; doğru şehitler de ölmez vatanda bölünmez. Bir ölür bin diriliriz.

Fakat şehit aileleri ölür, günlerdir sosyal medyada görüyoruz; görmekle kalmıyor bunu yaşıyoruz. ‘Beni cennetinde bekle ne olur’ diye yürekleri sızlatıyor şehit eşinin feryadı.

Tüm bu acılar amansızca bedenimizi, uykularımızı sarmışken akıllara şu soru takılıyor; ‘Ne için?’

Belki gerçekten siyasi ve idari olarak çok geçerli sebepleri vardır, fakat aydınlatılmalıyız. Benim canım, benim askerim canını hiçe saymadan veriyorken Suriyelilerin nankör söylemleri acımın üzerine acı ekliyor.

Sınır kapısında Suriyeliler ile yapılan röportajlarda görüyoruz ki; ‘halay çeke çeke dalga geçiyorlar, yüzlerinde en ufak bir minnet duygusu yok’

Allah ıslah etsin diyorum, ülke ideolojileri ve stratejileri nedir bilemem. Fakat bunu halkın içinde de bilen yok, herkes iki üç cümle ezberlemiş sayıklayıp duruyor. Toplum aydınlatılmalı, canlarımız neden şehit düştü bunu bilmeliyiz.

‘Siyasi ve ya askeri bir ihmal var mı?’ sorusu herkesin aklında, kimse cesaret edip soramıyor?

Yüreğim sızlıyor, uykularım kaçıyor; kabuslarla uyanıyorum bu acılara… En kötüsü de alışmak istemiyorum, toplum o kadar alışmış ki, içim burkuluyor ve sonra yine nefesim daralıyor.

Bu ülkenin başına gelecek en büyük felaket; ‘Acılara alışmaktır’. Biz acılara alışıyoruz ve sonra aklıma Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK geliyor; bir subayı için Menemen’i yakın diyen Atamı özlüyorum.

Hepimizin eli silah tutuyor madem acılar bu kadar derinleşiyor savaş ilan edelim; kadın erkek demeden girelim nereye gireceksek. Yeter artık biz acılara alıştırılmak istemiyoruz. Her ne yaşayacaksak yaşayalım.

Resmi verilere göre 30 küsür olan şehit sayımızın aslında çok daha fazla olduğu söyleniyor, gündem değiştiriliyor; basın mensupları konuşmuyor ve bu beni daha da acıtıyor.

Bugüne kadar yazdığım her satırın özgür ve satılmamış kalem ile yazılması yüreğime su serpiyor ve bunun haklı gururunu yaşıyorum.

Keşke bende satılsaydım diyorum, gelen o ahlaksız tekliflere göz yumsaydım gelecek miydi şehitlerimiz geri? Kaderi değişecek miydi ülkemizin…

Aklıma Şehit Muhsin YAZICIOĞLU’nun sözleri geliyor; ‘Bir saniyesine bile hakim olmadığınız bir dünya için; Bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok’

Buz kesiyor etrafı, derin derin düşünüyorum sonra sizin aklınızdan geçen şu soru mıh gibi çakılıyor önümde; ‘Biz nereye gidiyoruz?’

Şehadet şerbeti dedikleri an kanım biraz daha soğuyor; bu şerbeti neden hep garipler içiyor var mı bir tane bakan, vekil ve bürokrat çocuğu?

Devletimiz her istediğinde kanımız, canımız uğruna devletimizin yanında olduk, Devlet meçhulde kalmış işlerin siyasi ideolojileri altında ezilmektense; her şeyi ortaya çıkartmakla mükelleftir.

Ortaya bir bedel çıkarsa; Yüce TÜRK MİLLETİ bunu canıyla ödemeye hazırdır.

Biz vatan uğruna şehitlerimizle büyük bedeller öderken; bu ülkede FETO’cu hakim ve savcıların hüküm verdiği davalar hala askıda bekliyor; bu Vatan için canını kanını düşünmeden verecek nice yiğitler var.

Kendi acılarımızla yoğrulurken Suriyeli gevşeklerin yapmış oldukları yanlış algı ve mesajlar acıların üzerine acı eklemektedir.

Canlarımızla koruduğumuz ve uğruna şehitler verdiğimiz bu toplumun mahcubiyet içerisinde başını yerden kaldırmaması gerekirken; sınır kapılarında halaylı danslı kutlamalar yapıyorlar.

Bu milletin bir kuruşu; bu tutum içinde olan hangi Suriyeli’nin boğazından geçtiyse haram zehir olsun.

Bu devlet Yüce TÜRK MİLLETİDİR. Uğruna şehitler verdiğimiz, vatanın tek karış toprağı için Dünyaları yakacak bir milletiz biz.

Bir ölür bin diriliriz, biz bu vatan için canımızı veririz. Herkes hal ve hareketlerine çeki düzen versin verdiğimiz lokmayı geri almasını da iyi biliriz.

Allah tüm şehitlerimize rahmet, ailelerine ve Yüce TÜRK MİLLETİNE sabır versin.

Sevgilerimle, hoşçakalın.