SANAYASAK / BANANAYASAL

Dün, ambulans vardı yoktu tartışması üzerine, ‘eskiden bu yoktu, bugün bu var’ kıyaslamasına girerseniz, zararlı çıkarsınız’ demiştik.

Çünkü satılan varlıklarımızdan, çiğnenen değerlerimize kadar bir sıralama yaparsak, sizin yaptık dediğiniz o yollar ve köprüler, yok ettiklerinizin zekatı bile olamaz.

Hele ki ‘yoklar’ listesine giren adaletin yerini hiç ama hiçbir şey tutamaz.

Dedik ki; “Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na “terbiyesiz” derse bir şey yok, aynısını Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a derse Cumhurbaşkanı’na hakaret etmiş oluyor

AKP Genel Başkanı meydanlarda, ekranlarda, saray toplantılarında, “muhalefete, çete, terör ittifakçıları, terbiyesiz, ahlaksız, alçak, şerefsiz, edepsiz, rezil, namussuz, yalancı” diyebiliyor, bütün bunlar eleştiri olarak kabul edilebiliyor ama aynı kelimeleri mesela Kemal Kılıçdaroğlu söylese, anında savcılar harekete geçiyor.

Çünkü bu sözlerin bir cumhurbaşkanına söylenmesi suç ama kendisi parti genel başkanı sıfatıyla başkalarına söylerken suç değil.

İşte Türkiye’nin getirildiği adalet ve hoşgörü ortamı bundan ibaret...”

Bugün de mahkeme kayıtlarından örnek verelim.

Hatırlarsınız, Prof. Dr. Baskın Oran’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a akademisyenlerin barış bildirisini açıklamasından sonra kullandığı ifadeler nedeniyle tazminat davası açmıştı.

Sayın Cumhurbaşkanı şahsında avukatları savunmalarını, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin “düşünce ve ifade özgürlüğü” içtihatlarını örnek göstererek, ifade özgürlüğünün “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı üzerine kurdular.

E haklılar da, herkesin, her kesimin karşı eleştiri ve görüş belirtme hakkı vardır.

Ve gerekçeli kararda belirtildiği gibi; “Erdoğan’ın akademisyenlere yönelik sözleri, Cumhurbaşkanı’nın “devlete yönelik suçlamalara karşı eleştiri ve karşı görüş belirtme hakkı kapsamındadır.”

Ne güzel, demek ki bir kişi veya gruba “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” demek suç değil ve bütün bunlar eleştiri hakkı hakkı öyle mi?

Hadi sıkıyorsa birisi çıksın benzeri veya daha hafif kelimelerle iktidarı eleştirmeye kalksın, bakın neler oluyor?

E oldu da, mesela Engin Özkoç meselesi…

Adamın tek yaptığı, genel başkanına yönelik ifadeleri, söyleyene iade ediyorum demesiydi. Önce linçe tabi tutuldu şimdi de dosyasının sonuçlanmasını bekliyor.

Buradan da anlıyoruz ki, birine veya birilerine ‘alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş’ gibi sözler söylemek, eğer Cumhurbaşkanı yaparsa suç değil, o yapınca eleştiri hakkı ama bunu başkası yapınca büyük suç…

Bir okurum hatırlattı, gördüm ki bu ayrıcalık sadece Cumhurbaşkanına has değil, etrafı için de geçerli.

Geçerli ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Mücahit Küçükyılmaz’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Fazla söze gerek yok. Popülizmin, demagojinin, ikiyüzlülüğün CHP liderinden neşet eden en alçak ve geri zekalıca halini aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz!” demiş ve hakkında “Kamu görevlisine görevinden dolayı sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle alenen hakaret etme” suçlamasıyla dava açılmış.

Okurumun bildirdiği ve benim de teyit ettiğim kadarıyla sonuç malumunuz…

Vatandaş kendini “ " Anayasa'nın bana vermiş olduğu eleştiri hakkımı kullanmak suretiyle iddianamede belirtildiği şekliyle paylaşımda bulundum. Kesinlikle suç işlemek gibi bir kastım söz konusu değildir. Buna benzer birçok paylaşım ilgili tarihte yazılı ve görsel basında başkaca şahıslar tarafından da yapılmıştır. Tüm bu kapsamda ilk olarak beraatimi, mahkeme aksi kanaatte ise lehime olan yasal hükümlerin uygulanmasını istiyorum” sözleriyle savunmuş.

Doğal haliyle de Mahkeme, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Küçükyılmaz'ın beraatine karar vermiş.

Sakın yanlış anlamayın ha, sakın.

Şimdi kalkıp da, ha, demek ki bir siyasi lidere “Popülizmin, demagojinin, ikiyüzlülüğün falan parti liderinden neşet eden en alçak ve geri zekalıca halini aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz” demeye kalkmayın, yanarsınız.

Çünkü bu sözü iktidar ve yanlıları söylüyorsa eleştiri hakkı ama başkası söylüyorsa hakaret suçu…

Suçun yasal unsurlarının oluşmaması kısmını anlayamamıştım. Bir dostuma sordum; “Hani birine ana avrat düz gidersin de, hakim de ‘demiş ama yapmamış’ diye seni beraat ettirir ya, ben öyle anlıyorum” şeklinde izah etti. Bilmem ne kadar doğru…

TC ANAYASA MADDE 26 derki;

Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin -ki altına imza koyduk- 10. Maddesi der ki;

Herkes görüşlerini açıklama ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.

Ve ama ülkemizde geçerli olan düzenin uygulayıcıları der ve kesin kabul görür ki;

Fikir ve düşünce hürriyeti kapsamında konuşma hakkı sadece bana mahsustur…

Bilmem anlatabildim mi?