Andımızı istemeyenlerin tek derdi metni değil aynı zamanda yazarının şahsına duydukları kıskançlık ve öfkedir.

Demokrasi yerine saltanatı savunanlar, onurlu bir duruş yerine güç/erk karşısında eğilip bükülenler, şeyhine şıhına liderine tapanlar ve tüm bu insansıların dalkavukluğundan beslenen idareciler, pek sevmezler Reşit Galip gibilerini…

Tıpkı Firavun’un Musa’yı sevmemesi gibi, pohpohlanmaya meraklı lider/başkan/yöneticiler de kendilerine biat ve itaat etmeyenlerden, düzene çomak sokanlardan yani çıkıntılardan hiç hoşlanmazlar.

Vallahi Reşit Galip de tam bir çıkıntıydı idareciler için. Dayaklıktı resmen…

Ama onun muhatabı saltanat meraklısı bir diktatör bozuntusu değil, bizzat Atatürk olduğu için dayak yemek yerine onurlandırıldı.

Bunların bir türlü anlamadığı, kafalarının basmadığı da işte bu…

Büyüklük taslamak yerine, “karşımda titreme, ben kral değilim, Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum” diyen peygamber efendimizi ve sahabelerini,

Kendisine ölümü ve acziyetini hatırlatması için parasıyla adam tutan, her gün aynanın karşısına geçip; “Dün bir hiçtin, bugün bir şeysin, yarın bir hiç olacaksın” diye nefsini bastıran, ‘görevimi kötüye kullansam, hata yapsam ne yaparsınız’ dediğinde ‘seni bu kılıç ile düzeltiriz’ cevabı karşısında böyle bir tebaaya sahip olduğu için secdeye kapanıp Allah’a şükreden Hz. Ömer ve efrafındakileri örnek almadıkları için, “Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir” diyen büyük önder Atatürk ve yanındaki Reşit Galip’i de anlamaz ve sevmezler.

Atatürk…

Çevresinde, her devrin yalakaları var mıydı, vardı ama Atatürk bunlara değil, Mahmut Esat Bozkurt, Reşit Galip, Şükrü Saraçoğlu gibi kula kulluğu asla tasvip etmediği gibi kendisine bile kafa tutanlara itibar etti.

Atatürk’ü, kula kulluktan alıkoyan iki sebep vardı bence;

İlki şahsiyeti ve şahsi özellikleriydi elbet.

İkincisi de, yanında yöresinde dalkavukları değil, “Sen bu milletin bir ferdisin. Senin birinci büyüklüğün, bu milletin bir ferdi olmakla iktifa ve iftihar etmekliğindir” sözleriyle nefsinin kabarmasına engel olmak isteyen Reşit Galib’in varlığıydı.

Bir gün, o meşhur sofrada misafirdir.

Konu kız öğrencilerin kıyafeti ve konukların en önemlisi de Atatürk’ün öğretmenlerinden, dönemin Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet…

Gıcık dedik ya gıcıklığı dikliğinden biraz da, hem de Atatürk’ün sofrasında…

Milli Eğitim Bakanı hakkında ileri geri konuşur.

Atatürk’ün, ‘kendisi hocamdır, sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz, bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı'na hakaret etmenize müsaade edemem’ uyarılarına rağmen muhatabını kokuşmuş zihniyete hizmet etmekle suçlar.

Sofra gerilir, Atatürk ‘yorgunsunuz, çekilin odanıza istirahat buyurun’ dese de “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır” diyerek diklenir.

“Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum, hatayı yapan siz de olsanız, yüzünüze konuşurum” diyecek kadarda ileri gider.

Baktılar ki olmuyor, Atatürk ve diğerleri sofradan kalkar, onu öylece orada bırakırlar.

Sonra? Atatürk, onu cezalandırır mı? Hayır…

Atatürk uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i sorar.
“Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik” derler.
Atatürk “Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz” der.
Sonra “Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var” diye ekler.
Ve bir süre sonra, alır bu gıcık adamı Milli Eğitim Bakanı yapar…

Şimdi Allah aşkına;

Etrafında dalkavuk besleyenlerin ve idarecilerin artıklarıyla beslenen dalkavukların, ehliyeti liyakati olmayanları ama kendisine biat ve itaat edenleri göreve getirenlerin ve göreve gelenlerin, yani ikbalini ve istikbalini kula kulluk düzeninin sürmesine bağlayanların Atatürk ve Reşit Galip ikilisinden nefret etmesinden daha doğal ne olabilir?

Dolayısıyla kızmayın bu tiplere ve nefret de etmeyin.

Sadece acıyınız ki acınacak halleri var.