Sevgili okurlar,
Dün yazımın başlığı “Bekle Bizi Sakarya” idi..
Sakarya’nın, bir yere kaçtığı yoktu!
Sakarya, oldum olası yerinde ve hep bekleyen vefalı bir anne, baba, yar gibiydi..
Adını aldığı nehir, dağlar, tepeler, ovalar aşarak, ta Kütahya Emet yaylarından yola çıkarak, Karadeniz ile buluşmak için hergün akarya!..
Biz gurbette olan Sakaryalılar da, sık, sık olmasa da,  arada sırada, sevdiğimiz, doğduğumuz, yaşadığımız ve binbir anılarımız olduğu bu kente doğru yol alırken, elbette heyecan içindeyiz..
Nasıl olmuşsa, ayrı düşmüşüz?
“Neden, nasıl” diye sakın sormayınız!
Bizimkisi, sevgili merhum Kayahan’ın söylediği gibi “uzun hikaye” ve siyah-beyaz!..
İstanbul, Sabiha Gökçen’den bavulları alıp yola çıktık..
Sabiha Gökçen!
Birileri, bu isme bile takmışlardı?
Cumhuriyet’in ilk kadın pilotlarından Sabiha Gökçen..
Kısacası, Atatürk’ün kızı Sabiha Gökçen!
Türk kadının öncüsü Sabiha Gökçen!
Şimdi moda burası!..
İnat havaalanını, bile tercih eden yok!
Sakarya’ya doğru yola çıkıyoruz..
Radyo’da müzik, fan, fin, fon!
Ruslar, Ukrayna’ya sarktı, sarkacak!..
Dünya, yine aynı oyunu sayıklayacak?
Bir Orhan Gencebay şarkısıdır, ”batsın bu dünya” diye, kadehlere dert anlatmanın tam zamanı!..
Millette ne şarkı, ne türkü dinleyecek, hal kalmamış!..
Evde bile kısa kollu oturup, dinlenmek yerine, battaniyeli günlerde, fatura konuşmak, fiyatları hazmetmek, yokluk-varlık arasında gidip, gelmek, askıda ekmek beklemek, doğalgaz yerine kömüre, odun ateşine dönmek, bir ampulü söndürmek..
Ve bu emekli maaşı ile idare etmek, herkesin harcımıdır ki?
Ya petrol, artan LPG fiyatları..
Kapılara otomobilleri zincir vurdurmuşsa, hangi şarkı ve türküde birliktelik yapabiliriz ki?
“Batsın bu dünya!
Kula, kulluk edene, yazıklar olsun!..”

Sakarya yolunda, Anadolu koynundayız!
Karşı’da Gölcük, ışıklar yanıp sönüyor..
Kocaeli, bizi şirin tepeli karşılıyor..
Aşıp tepelerini, Sapanca dağı eteklerinden ver elini Adapazarı!
Sapanca Golü, akşam uykusuna yattı, yatacak?
Yamaçlarında, imara inat villardan hoş, şen şakrak kahkahalar yükseliyor..
Umurlarında mı dünya!?
Ah gençlik yıllarımın İl ormanı Arifiye!
Yeşili ile Sakarya’nın gözbebeği..
Eteklerinden akıp, Adapazarı’na geçiyoruz..
Aylardır kapalı olan, evimiz kapısı açılıyor..
“Buyrun” diyor, bir görünmez el?
“Buyrun, hoş geldiniz!
Burası Adapazarı!”

Ah, bir geçse de, şu böbrek sancısı..
Doya, doya gecesine teslim olsak, uyusak öğlene kadar..
Kahvaltıya çağırsa bizi Ayşe kadın!
Bir çay içimi, sohbet etsek, ordan, burdan..
Kim ölmüş, kim kalmış?
Hatırlasak, dua etsek arkalarından..
İşte bu bizim bir başka hikayemiz, siyah-beyaz!..
Biraz Adapazarı, biraz Akyazı ve hepten Sakarya!..
Gül kokulu yanakları, pumuk elleri anamın..
Cömert duruşu, sevgi timsalı memleketi babamın..
Biz geldik Sakarya!
Bu mevsim, böyledir buralar..
Yarı soğuk, günboyu yağmurlu, hafif rüzgarlı..
Dağları, beyaz dizboyu karlı..
Şiir severmisiniz?
Adapazarlı Sait Faik Abasıyanık’a ne dersiniz?
“Uyusam,
Kendimi bir sonvapurda sansam..
Peşimizde yıldızlar,
Peşimizde uskur,
Uyusam..”

Ya bir Ziya Taşkent şarkısı, sizi keser mi?
“Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içimde..
Hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde
Ne bir arzu, ne emelim..
Yaralanmış, bir elim..
Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde...”

Ah olan yıllar?
Nasıl terk ettiniz bizi!
Bir geçse, şu böbrek sızısı!
“-Alo!
-Dr.Yaşar Yılmaz mı?
-Vay, kardeşim hoş geldin!..
-Hemen beklerim!..”

Yarın, bizi Akyazı günleri bekliyor..
Bakalım, yılların vefası ile Akyazı bizi karşılayabilecek mi?
Yoksa, çoktan unutulmuşlar listesine mi yazıldık?
Bilirim, Karaçalılıkta çoktan kurulmuştur, okey masası..
Bir yanda Nuri, bir yanda Aslan kardeşim, öbür yanda makara sarar Yılmaz ağabeyim..
Çıka-gelir az sonra Metro Hüseyin dostum..
Bitmez gecelere, kahkahalarımız vurur..
Temiz yürekler, güzelliklerin rengi yüzlerimizde...
Burası Sakarya, geceler ayaza durur..
Ulan Rusya!
Sırasımı saldırganlığın, fırsatçılığın hainliğin!
Ne sitersin, egemen,bağımsız, mazlum ülke insanlarından..
İnsanlık bu ya, aklımız Karadeniz ötesinde..
Ukranya semalarında çalan sirenlerde..
Ağlayan çocukların sesinde, hıçkıran annelerin, silah kuşanan yiğitlerin yanındayız..
Ah ulan Rusya!
Sırasımıydı, kancıklığın?
Sanki böbrek taşı gibisin!
Kahrolasın!
Yusuf Cinal yazıyor, 4 Mart 2022 Adapazarı