Bugünlerde ekonomiyi eleştirmek suç, 7 lirayı aşan o şeyden bahsetmek yasak. Aksi halde ‘ekonomik manipülasyon’ yapmakla suçlanıyorsunuz.

Dolayısıyla ben ekonomiyi değil, ekonomik çöküşü ‘dış mihraklara’ bağlayanları eleştireceğim, yanlış anlaşılmasın.

Ha, bunu yaparken de en büyük destekçim Sayın Cumhurbaşkanı.

Çünkü o da benim gibi düşünüyor “Başımıza bir şey geldiği zaman hemen 'dış güçler' deriz, yabancılar deriz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum. Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez” sözleriyle beni destekliyor.

Yani ben ‘yok dış mihraklarmış yok dış güçlermiş, hadi oradan’ derken bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızı referans alıyorum.

Tamam, dış müdahale olabilir ama sizin bünyeniz güçlüyse, virüs size zarar veremez sözleri çok önemli elbet.

Bünyeniz yani ekonominiz sağlamsa dış güçler halt etmiş yani…

İşte mesele de bu, ekonomimiz pamuk ipliğine bağlı olunca en küçük bir müdahale ile zangır zangır titriyoruz, ekonomimiz tepetaklak yuvarlanıyor.

Ekonominin dümeninde olanlar belli ki Cumhurbaşkanımızı dinlememişler ki ekonomimiz bu günlerde hiç iyi değil.

Yılbaşından bu yana devalüasyon oranı yüzde 22…

Bu, son 5 ayda paramız yabancı paralar karşısında yüzde 22 değer kaybetti demektir.

İthalata bağımlı bir ülke olunca da ithal ettiğimiz her şeyi yüzde 22 zamlı alıyoruz demektir.

Döviz üzerinden garanti verdiğimiz otoyollar, köprüler havaalanları için yüzde 22 daha fazla vereceğiz demektir.

Bunun anlamı yüzde 22 fakirleşmek, yoksullaşmak demektir.

Ekonomi bürokratlarına sorarsanız yine aynı terane; ‘büyümemizi kıskananlar harekete geçtiler, Londra merkezli bir saldırı ile karşı karşıyayız, şimdi birlik beraberlik günüdür, haydi millet yastık altındakileri çıkarın, bize güvenin sakın dövize yatırım yapmayın zarar edersiniz, her şey kontrolümüz altında, Allah’ın izniyle biz bu oyunu bozacağız, bize destek olun’ falan diyorlar.

Biz bu filmi seyretmiştik oysa… Aynı cümleleri duymuştuk.

Hatırlarsınız, 2018 yılına 3,79 ile başlayan ‘o şey’ halen bir anlam veremediğim Rahip Brunson krizi ile yükselişe geçmiş, Temmuz’da 4,79’u bulmuş, Ağustos’ta 5 lira eşiğini aşmış 7,21’leri görmüştü.

Ardından Rahip Brunson tahliye edildiyse de ‘o şey’ bir daha 5 liranın altına inmedi

O zaman da ‘dövize yatırım yapan zarar eder, her şey kontrolümüz altında, dövize yönelmeyin olanları da bozdurun’ dediler, kampanyalar başlattılar.

Dövizini bozdurana bedava tıraş falan…

Cebinde örneğin 1000 ‘şeysi’ olan Hacı Amca döviz bürosuna koşturdu, bozdurdu. Aldı dekontunu berbere gösterdi, kampanyadan yararlandı tıraş bedavaya geldi.

Ama gerçekten bedavaya mı geldi?

Hacı Amca o ‘şeysini’ Temmuz ayında 4,79’a yani 4790 liraya bozdurdu. Ağustos’ta bozdursaydı, 7,21’den bozduracak, 7210 lirası olacaktı. Yani o bedava zannettiği tıraş Hacı Amca’ya 2420 liraya patladı.

Dolayısıyla bugün o ‘şey’ yükselirken ekonomiyi yönetenlerin ‘yapmayın, etmeyin, döviz almayın, zarar edersiniz ha’ cinsi palavralarına inanacak Hacı Amca sayısı epey düşmüş olsa gerektir. Yemezler yani…

Gidişat kötü. Malumunuz dışarıya hatırı şeyler satıp döviz getiren bir ekonomimiz yok, ancak turizm gelirleriyle idare ediyoruz.

Bu yıl turizmin ne olacağı da belli değil, haliyle eller yukarı…

Tek çare dışarıdan para getirmek, onunda iki yolu var; Ya borçlanarak ya da ülkemize yatırımcıları çekerek…

Mevcut durumda ikisi de pek mümkün görünmüyor, çünkü o şartlara haiz değiliz.

Yabancı para ve sermaye gireceği veya yatırım yapacağı ülkenin durumunu analiz eder, ilgili kuruluşlara ettirir.

Hani bizim ikide bir de ‘vay adi alçaklar notumuzu düşürdüler’ diye, sanki ekonomiyi batıran o kuruluşlarmış gibi gösterdikleri kuruluşlar onlar.

Öyle bizimkilerin iddia ettiği gibi çalışmıyorlar. Tek yaptıkları, yatırımcılardan aldıkları parayı hak etmek için o ülkenin bütün analizini yapıp, müşterilerine ver/verme, yatırım yap-yapma demekten ibaret…

Yabancı para, gideceği ülkenin sadece ekonomik tablosuna değil, sosyolojik ve siyasi istikrarına, yönetim biçimine, demokrasisine, yargı sistemine, bankacılık sistemine bakıyor.

Haliyle, kutuplaştırılan, birbirine düşürülen, bir tarafın öbür tarafa kışkırtıldığı, en yüksek perdeden halkın bir kısmına hakaretler edilen, istikrarsız, ekonomisi sıkıntılı, yargısı bağımlı, merkez bankası bağımlı, bankacılık sistemi baskı altında olan bir ülkeye yabancı sermaye gelmez.

Ve haliyle döviz rezervlerin azalır, paran değer kaybeder döviz bulamaz hale gelir, uluslararası tefecilerin eline düşersin, olan budur.

Bu dış güçlerin oyunu falan değil, kapitalizmin gerçeğidir.