Eski deyişle üç isim…

Yeni deyişle ad…

Bir yere not ediverin…

Dursun Yedekçi…

İlker Yılmaz…

Serhat Erişir…

 

***

 

CHP’nin üç orta direği…

Üç umut ışığı…

Üç gözbebeği…

Üç babayanisi…

Üç yiğidi…

 

***

 

Ortak yanları ne?

Tarihin en sıkışık döneminde Adapazarı ilçe başkanlığına aday olmaları, CHP’nin üzerindeki ölü toprağını silkelemeleri, partinin özüne dönüş umudunu yeşertmeleri…

Her üç adaya da bravo…

CHP’yi parti tabanına taşıdılar, gecikmiş kimi sorunların tartışılmasının kapısını araladılar…

CHP tartışıyor...

Kendini arıyor…

Ve tarıyor…

 

***

 

Parti içi demokrasinin çeşitli tanımları vardır; hepsini alt alta sıralarsak bu köşeye sığmaz…

Bir bakıma denebilir ki parti içi demokrasi partinin sorunlarını özgürce tartışma ve parti programı ile yönetim uygulamalarını yargılama mekanizmasıdır…

Ama gel gör ki CHP’de nice zamandır işin bu yanı gündemden silinmişti…

Tıkanmış demokratik mekanizmalar, terk edilmiş gelenekler üye ve örgütü pençesine almıştı…

CHP iflah olmaz bir körlüğün kuyusuna düşmüştü…

Ne yazık ki CHP’de iç işleyiş parti içi demokrasiye benzemiyordu; bu içerikte bir parti içi iktidar kavgası manzarası sergileniyordu…

CHP bugün adına sekterizm denen bu hastalığı aşacak gibi duruyor…

Parti içi kanatlar kavga etmek yerine kolektif bir sorumluluk üstleniyor, topyekun bir özeleştiriden geçiyor…

 

***

 

Evet…

CHP tartışıyor…

Kendini arıyor ve tarıyor…

Özüne dönüyor…

Objektif bir gözlem, biraz tarihsel bilinç, az buçuk sezgi bize şunu söylüyor:

“-Bu kongrede Yedekçi, Yılmaz ve Erişir’den biri ilçe başkanı seçilecek; ama, kazananı CHP olacak”

 

***

 

Umut veren bu gelişmeye kurucu genel başkan Mustafa Kemal Atatürk’ün 2’nci Büyük Kurultayı açış konuşmasında yer alan şu tümceleri hatırlatarak katkıda bulunalım:

“ Bir parti kendi yanlışlarını ve noksanlarını tartışabiliyorsa büyük ve kalıcı parti olabilir. Tartışmak doğruyu bulmak demektir. Partide gördüğünüz yanlışları ve noksanları ifade edin. Hatta milletten de gizlemeyin…”

Eski deyişle üç isim…

Yeni deyişle ad…

Bir yere not ediverin…

Dursun Yedekçi…

İlker Yılmaz…

Serhat Erişir…

 

***

 

CHP’nin üç orta direği…

Üç umut ışığı…

Üç gözbebeği…

Üç babayanisi…

Üç yiğidi…

 

***

 

Ortak yanları ne?

Tarihin en sıkışık döneminde Adapazarı ilçe başkanlığına aday olmaları, CHP’nin üzerindeki ölü toprağını silkelemeleri, partinin özüne dönüş umudunu yeşertmeleri…

Her üç adaya da bravo…

CHP’yi parti tabanına taşıdılar, gecikmiş kimi sorunların tartışılmasının kapısını araladılar…

CHP tartışıyor...

Kendini arıyor…

Ve tarıyor…

 

***

 

Parti içi demokrasinin çeşitli tanımları vardır; hepsini alt alta sıralarsak bu köşeye sığmaz…

Bir bakıma denebilir ki parti içi demokrasi partinin sorunlarını özgürce tartışma ve parti programı ile yönetim uygulamalarını yargılama mekanizmasıdır…

Ama gel gör ki CHP’de nice zamandır işin bu yanı gündemden silinmişti…

Tıkanmış demokratik mekanizmalar, terk edilmiş gelenekler üye ve örgütü pençesine almıştı…

CHP iflah olmaz bir körlüğün kuyusuna düşmüştü…

Ne yazık ki CHP’de iç işleyiş parti içi demokrasiye benzemiyordu; bu içerikte bir parti içi iktidar kavgası manzarası sergileniyordu…

CHP bugün adına sekterizm denen bu hastalığı aşacak gibi duruyor…

Parti içi kanatlar kavga etmek yerine kolektif bir sorumluluk üstleniyor, topyekun bir özeleştiriden geçiyor…

 

***

 

Evet…

CHP tartışıyor…

Kendini arıyor ve tarıyor…

Özüne dönüyor…

Objektif bir gözlem, biraz tarihsel bilinç, az buçuk sezgi bize şunu söylüyor:

“-Bu kongrede Yedekçi, Yılmaz ve Erişir’den biri ilçe başkanı seçilecek; ama, kazananı CHP olacak”

 

***

 

Umut veren bu gelişmeye kurucu genel başkan Mustafa Kemal Atatürk’ün 2’nci Büyük Kurultayı açış konuşmasında yer alan şu tümceleri hatırlatarak katkıda bulunalım:

“ Bir parti kendi yanlışlarını ve noksanlarını tartışabiliyorsa büyük ve kalıcı parti olabilir. Tartışmak doğruyu bulmak demektir. Partide gördüğünüz yanlışları ve noksanları ifade edin. Hatta milletten de gizlemeyin…”