Gündeme dair yazacaklarım çok ama bugün konuşmayacağım, konuşturacağım. Hem böylece, şahsıma ve gazeteme yağan cezalara da engel olurum belki!

“Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın koltuğunda oturup, Atatürk’e lanet edemezsin!!! Kurucu liderlere hakareti alışkanlık haline getirenler, hakaret edenleri de koruyorlar. Ali Erbaş and olsun ki, o koltukta oturup Atatürk’e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin.”

Özgür Özel/CHP

***

“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bugün Atatürk’e lanet okuyarak, birilerine selam çakmış olabilir. Bundan büyük haz da almış olabilir. Ama unutulmamalı ki; gün gelir bunun siyasi ve hukuki sonuçları olur”

Lütfü Türkkan/ İYİ Parti

***

“Müslümanım milliyetçiyim deyip de, ezan sesini kıstırmayan bayrağımızı indirtmeyen Atatürk’e yapılan bu hakarete sessiz kalanlara da teessüf ederim.”

Aytun Çıray/İYİ Parti

***

“Atatürk’e camilerde dua edilmemesi ve adının dahi anılmaması geleneğine dün de devam edildi. Lozan Antlaşması’ndan dolayı Atatürk’e şükranlarını ifade etmek isteyenlere dezenfektasyon dümeni ile Anıtkabir’in kapıları kapatıldı. Diyanet İşleri Başkanı olan zat-ı muhterem, ‘Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar’ dedi. Çıktığı hutbede taşıdığı kılıcı Atatürk’e çekti!”

Ahmet takan/Korkusuz

***

“Tıpkı Muaviye’nin cami kürsülerinden ehlibeyte lanet okutması gibi, bugün kürsülerden Cumhuriyet’in kurucusuna ad vermeden lanet okunuyor!”

İlahiyatçı Cemil Kılıç

***

“ADD, ÇYDD, barolar, çeşitli örgütler bu konuda resmi yazışmalarını yapmışlardı ve dün Anıtkabir’e gittiler ancak içeriye giremediler. Anıtkabir’i dezenfekte etmek için Lozan’ın yıldönümünü bulmak hangi müthiş kafanın eseriydi bilmiyorum; ancak insanları bu kadar “salak” yerine koymanın, kutlamaları, anma törenlerini yasaklamak için “akıllara seza” yöntemler üretmenin “Yeni Türkiye’ye” pek yakıştığını artık biliyorum!..

Bu satırlar yazılırken, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri Anıtkabir’in kapısında bekleyişlerini sürdürüyorlardı…

Lozan ile hesaplaşmayı böyle yapıyorlarsa vah bu beyzadelerin haline… Anlamıyorlar ki Lozan milyonlarca Cumhuriyetçinin bayramıdır!”

Ümit Zileli/korkusuz

***

“Sormak lazım; Atatürk'e "katli vaciptir" fetvaları veren, Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışan, cumhuriyetin kuruluşunun önüne set çekmek için çırpınan, Gazi'nin ölümünün ardından da saldırılarını durdurmayan bağnazların karşısında durması gereken Diyanet İşleri Başkanı kime ve neye hizmet ediyor acaba?..

Söyler misiniz; asıl "lanet" Atatürk'e mi yağdırılmalı, yoksa cumhuriyetin uzun yıllar mücadele ettiği din, vatan ve millet düşmanlarıyla onların halen piyasada dolaşan kriptolarına mı?”

Mehmet Faraç/Yeniçağ

***

“Eğer Atatürk olmasaydı bugün Ayasofya'yı cami olarak ibadete açabilir miydiniz?

Sadece Ayasofya'da değil dört bir köşesi işgal altındaki Anadolu'muzun camileri olur muydu?

Ezanlarımızın yurdun dört bir köşesinde okunur muydu?

Bu ne nankörlüktür?

AKP ve Diyanet, Ayasofya'da kılınacak Cuma namazını o kadar siyasi hale getirdi ki;

Ahmet Davutoğlu ile yıllarca başarılı ekonomi yönetimi yaparak AKP’ye oy kazandıran Ali Babacan, VİP Cuma namazına davet edilmediler.

Suçları büyük elbette…

AKP’den ayrıldılar, Davutoğlu, Gelecek Partisini, Babacan ise Demokratik Atılım Partisi DEVA’yı kurdu… Her iki parti en fazla AKP tabanından oy devşirmeye başladılar.

Erdoğan siyasi Ayasofya rantına onları ortak eder mi? Etmedi tabi ki”

Orhan Uğuroğlu/Yeniçağ

***

“Bu ülkede 50 bin kilise evi açılırken aklına lanet okumak gelmeyenlerin, söz konusu Atatürk olunca lanet okumaları, Atatürk'ün İstanbul'u İngilizlerden almasından değilse, ben de bir şey bilmiyorum!

İzmir Alaçatı Pazaryeri Camisi adeta kiliseye çevrildi.
Neden lanet okumuyorsunuz!
Ayasofya için de yetkililerin, ‘bütün inançlara cevap verecek’ sözlerinden, neyi kasdettiklerini anlamayacak kadar saf olmayın. Osmanlı değil, Bizans kuruluyor.”

Yusuf Karaca/Yeni Mesaj

***

“Atatürk’e “lanet” okuma nankörlüğünü gösteren diyanet işleri başkanı… Tıpkı kendisi gibi Atatürk’e “lanet” okuyan Mustafa Sabrilerin, Dürrizadelerin manevi mirasçısıdır!”

Yılmaz Özdil/Sözcü