Ekonomi bilimi ve ekonomi gerçekleri açısından ‘dünya yuvarlak değil, düzdür’ tezi kadar bilime aykırı ve komik bir ‘Faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ teziyle yola çıktılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonomi programı stratejimizi kökten değiştirdik. Faizi artırarak zengini daha zengin fakiri daha fakir yapacak ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktık. Ülkemizin asıl ihtiyacı olan, yatırım, istihdam, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı programımızı uygulamaya başladık” dedi.

Yani; faizi arttırarak zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmayacaktık!

Ülkemizin asıl ihtiyacı olan, yatırım, istihdam, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı programımızı uygulamaya başladık!

Sonuç?

Faiz düştü mü? Hayır…

Yatırımcı sade vatandaş, paramın değeri korunsun, biraz da paramla para kazanayım amacıyla parasını bir bankaya yatıracak olsa, uygulanan faiz yüzde 14…

Evet, bu düştü…

Ama bir başkası, ev araba alayım, eşyaları yenileyim veya küçük bir işletme açıp ticaret yapayım diye bankaya müracaat ettiğinde kredi faizleri yüzde 23-29 bandında seyrediyor.

Yani faiz düşmediği gibi artarken, döviz kuru da kontrolden çıkıp arttı.

Peki dış ticaret açığı azadı mı? Hayır…

İhracat ilk 5 ayda %20,4 artışla 102,5 milyar dolara ulaşırken, ithalat %40,9 artışla 145,7 milyar dolara çıktı.

Peki yatırımlar arttı mı? Hayır.

Yatırım artsaydı, dış ticaret açığı bu kadar artmaz, istihdam azalmaz ve enflasyon bu kadar fırlamaz ve ücretlilerin Gayrı Safi milli Hasıla’dan aldıkları pay düşmezdi.

Ekonomi yazarı İbrahim Kahveci şöyle diyor;

“Ücretlilerin GSYH payları son 2 yılda 6,7 puan azaldı.

İlk çeyrek GSYH 2 trilyon 688 milyar liradır. Çalışanların kaybı ise 180 milyar lira ediyor.

Her bir çalışan aylığından son iki yılda 2 bin lira kaybetmiştir.

Peki, kim zengin oldu? Tabii ki zenginler daha zengin oldu.

Sadece geçen yıl Nisan ayında bankalarda parası 1 milyon liranın üzerinde olan kişi sayısı 306 binden 239 bin kişi artarak 545 bin kişiye yükseldi. Bu kişilerin paraları da son 1 yılda yüzde 84,3 artışla 3,6 trilyon liraya çıktı.”

Yani ne olmuş? Çalışan kaybetmiş, zenginler kazanmış!

E hani faiz uygulanınca fakir daha fakir, zengin daha zengin oluyordu.

Faiz düşürülünce de aynısı hatta fazlası oluyormuş demek ki.

Ve iktidarın teşhise de tedavisi de yanlışmış…

Bugün ülkemizde uygulanan müthiş ekonomi politikası, ‘fakirden alıp zengine vermek’ten ibaret derken boşuna konuşmuyoruz.

Bu ülkede KÖİ projelerinde Hazine garantilerini kim ödüyor? Bütün ülke...

Buraları kim kullanıyor? İmkanı olan seçkin azınlık.

Kur Korumalı Mevduatlara kim para yatırıyor? Seçkin azınlık…

Peki aradaki farkı kim ödüyor? Bütün ülke…

Kur Korumalı Mevduatlara daha şimdiden 120 milyar lira fatura çıktı. Bunu kim ödeyecek? Bütün ülke...

Bunları kim alacak? Parası olan seçkin azınlık.

Daha nasıl anlatalım ki?

Dolayısıyla bir iktidar bütün bunları her şeye rağmen, bu ülkenin dar gelirlilerine dahi benimsetiyor hatta alkışlatıyorsa, bu ülkede ekonomik kriz değil, ekonomik keriz sorunu vardır.

*  *  *

Ülkemizde konut fiyatları arttı. Sebep?

Birincisi; İktidarın ‘nass” inadı yüzünden dövizdeki yükseliş inşaat sektörünü vurdu. İnşaat maliyetlerinin yükseldi.

İkincisi; gayrimenkulün en karlı yatırım aracına dönüşünce konut ve kira fiyatları katladı.

Üçüncüsü; mülk satın almak kaydıyla 250 bin dolara vatandaşlık satılması…

Dördüncüsü; mülteci ve yabancı akımı ama bu üstteki sebepler kadar etkili değil.

Konut ve kira fiyatları fırlayınca, iktidar kendince bir çözüm geliştirdi ve 1 Temmuz 2023'e kadar yenilenecek kira sözleşmelerinde belirlenecek artış oranını, önceki yıl ödenen miktarın yüzde 25'ini geçmeyecek şekilde sınırladı.

Çözüm mü? Değil…

Değil çünkü siz enflasyon ve hayat pahalılığını engelleyemiyor, kendi yaptığınız zamların bile önüne geçemiyorken, vatandaşın kendince gelirlerine sınır koyamazsınız.

Hele hele, enflasyonun yüzde 100’leri geçtiği bir ülkede, siz vatandaşa ‘hayır, sen yüzde 25’ten fazla fiyat arttırmayacaksın’ diyemezsiniz.

Derseniz çarşı karışır, kavga çıkar, yeni krizler patlar.

Kiraya nasıl zam yapılacağı Borçlar Kanunu'nun 344. Maddesinde yazıyor; "Önceki yıl tüketici fiyat endeksindeki 12 aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek şartıyla..." 

Yani enflasyona göre…

Enflasyon kaç; Resmisi yüzde 73 ama gerçeği yüzdü 160…

Resmini baz alsak dahi, yüzde 70’in üzerinde olduğuna göre, sen vatandaşa ‘hayır, senin zammın yüzde 25’i geçmeyecek’ diyemezsin.

Ha illa diyorsan ve inat ediyorsan, kolayı var: nasıl ki zenginin kur farkını yani kurdan kaynaklanan zararını karşılıyorsan, o zaman vatandaşın kira artışından dolayı kaybını da karşılar yani yüzde 25’in üstünü sen ödersin, sorun kalmaz...

Akaryakıta bir yılda yüzde 200 zam yapan…

Elektrik fiyatını bir yılda yüzde 200’e yakın arttıran.

Basit bir inat yüzünden, Türk lirasına aşırı değer kaybettirip, döviz fiyatlarını bir yılda yüzde 100’den fazla yükselten…

Harçlara bile yüzde 30’un üzerinde zam yapan iktidar…

İş kiraya gelince sınır koyamaz…