Avuç içleri terleyerek cafede oturuyordu Adapazarı’na karşı orta dereceli yakışıklı adam.

Üç ay önce gerçekleşen mucizeye hala inanamıyordu aslında.

***

Hovarda bir çocukken, lisedeyken yani, platonik aşık olduğu kız onunla ilgileniyordu. Görüşmeyeli yıllar olmuştu, artık eskisi gibi değildi hiçbir şey. Bal gözlü kız evlenmemiş, ciddi ilişkileri olmuş ama hiç kimse onunla evlenmeyi hak edecek kadar ciddi olamamış. Lisenin asi romantik çocuğu ise aşkı, sırt çantasına tıkıp sonsuz mavi bir denize atalı yıllar olmuş…

***

İşte, çok zamanlardan sonra yeniden denenen hüsranlı aşk hikayesi böyle başlar.

Sosyal paylaşım sitesinde ortak arkadaşların mekanında birbirini gören ikili, ‘acabalar’ ünlemlerinin ardından ‘arkadaş olarak ekle’ butonuna tıklama cesaretini gösterir.

Eski duyguların üzerinden geçen 10 yılı aşkın zaman silindir görevi görmüş, aslında birbirinden farklılaşan iki insanı karşılaştırmıştı.

Orta dereceli yakışıkla adam, alımlı, hayatı düşük düzeyde yaşayan lisedeki bal gözlü kızın çok değişmiş olduğunu fark etti. Bal gözlü kız da karşısında romantik aşığı, onun için ölümü göze alabilen kahramanı aradı.

***

Yıllar, iş hayatı, ihanete uğrayan aşklar yüzünden lisedeki saf duygu fırtınaları her ikisinde de yoktu artık. Yorgun birer işçi gibi emekli olup ‘huzurlu’ kollara teslim edebilecekleri aşkı arıyorlardı. Bal gözlü kız kaç tane adamı ‘adam’ etmeye uğraşmaktan bitkin düşmüştü. Orta düzeyde yakışıklı adam ise yıllar yıllar üstüne yaşadığı bütün çöküntülü ilişkilerden parça ve parça kendinden kayıplar verdi.

***

Her ikisi de yorgundu; insan yorgunluğu, yeni bir ilişkinin ağırlığı, onu tanı - huylarına alış - kavga et - terk et - o seni bıraksın - çek git… Yorgunluk… Hissedilen duygu buydu! O yüzden ikisi de garanti aşkların peşindeydi aslında. Fazla çaba harcamadan yaşanacak bir ilişki ve kendini sevdiğinden emin olduğun kişinin ilgisi.

***

Böyle buluştu iki yitik, zavallı yürek! Kalp pili takılmış bir ilişkinin aksak ritimleri atılmaya başlandı. Geçmişte olmayan duygular geleceğe ışınlandı; molekül parçalanmasında isimler yüzlerde kayboldu. Öz geçmişin bekleme odasında yitirilen adamların suratına orta dereceli yakışıklının maskesi ve kadınların yüzüne de bal gözlü kızın yüzü yapıştırıldı.

***

Sırf meraktan sordu genç adam yıllar sonra bal gözlü kıza, ‘neden beni sevmedin o zaman?’ diye. Çünkü yıllarca bu soru uykularını delik deşik etmişti; beyin hücrelerini falakaya yatırıp sabahlara kadar kendisine hakaretlerde bulunmuş, en ağır işkenceleri yüzüne tükürmüştü. Ne yakışıklılığı kalmış, ne fakirliği, ne az kariyerliliği ve ne de akıl seviyesi. O soruya kendini tatmin edecek bir cevap bulmak için kırk dereden su getirmişti yıllar boyu. Ama bir tek şeyi yapmamıştı, telefonu açıp bal gözlüye ‘beni neden sevmedin?’ diye sormaya cesaret edememişti.

Ve işte nihayet yıllar sonra bu soruyu sorabildi: ‘Beni neden sevmedin?’

***

“Çünkü sen aşık olmak istiyordun; ben sadece bir bahaneydim.”

Tokat gibi yapıştırdı bal gözlü kız adamın suratına cevabı. Sözlüye kaldırılmış öğrenciye çalışmadığı yerden soru sorulduğu gibi kala kaldı orta derecede yakışıklı adam.

Yıllarca cevabını bulamadığı sorunda suçlanan adam yüzünü alıp gitti.

Garanti aşkların peşinde kendini kaybetmeye…