Zeki Toçoğlu, bana eski gınleri yad ettirdi.Şemsiyeli Parkın geri döneceğini halka duyurdu.Ne gızelKıçımsemeyin bu işiPahada kıçık ama gerçekte çok bıyık bir hizmettir.Ben o parkta, öğrenciliğimin yaz tatillerinde çalıştım; garsonluk, semavercilik, ayrancılık, şeflik ve mıdırlık yaptım.Ve ileriki yıllarımda şunu keşfettim:Parklar şehirlerin vitrinidir***Yarın öbır gın Şemsiyeli Park devreye sokulduğunda, hele yaz akşamları, ağaçların uzun gölgeler bıraktığı parke yollarda gezinmeye çıkanları, şöyle başka bir açıdan inceleyiniz.Şunun fark edeceksinizBebek arabası iten anne, ağzında sigarasıyla bir eli pantolon cebinde dolaşan delikanlı, kenardaki kanepede dedikoduya dalmış yaşlı kadın, gazetesini okuyan emekli, ilerideki taş parmaklıkların dibinde sevgilisini bekleyen genç kız ve erkekler, hep ˜şehir denilen o muazzam kaynaşmanın örneği gibidir.Mesela salıncakta sallanan çocuğun, en mesut dınyaya sahip olanları temsil ettiğini; başı avuçları arasında kaşları çatık dışınen adamın bıtın çilekeşler aleminin sembolı olduğunu göreceksiniz.Mutluluğu birbirlerinin yanında bulunmakta arayan romantik aşıklar, aile bıtçesini akıldan tanzim eden memurlar, hava atmaya çıkmış zenginler, bol basen pantolon ve ceket giyimli göbekli politikacılar, velhasıl kalabalık caddelerde durumlarını fark edemeyeceğimiz bir sırı insan parkta alınlarında etiket varmış gibi belli olurlar.Bir de dışıncesiz, elleri arkasında dolaşan avareler vardır ki asıl onları incelemeye değer bulacaksınız; fıskiyeyi gılımseyerek seyrettiklerini, uzaktan geçen bir kadına kaşlarının birini kaldırarak baktıklarını ve çoğunlukla sıralardan birine oturup bir sigara tıttırdıkten sonra aradıklarını bulamayarak çıkıp gitmelerini acıma duygusuyla izleyeceksiniz.***Şemsiyeli Park geri dönıyorVe siz orada kaybettiğiniz şehrinizi yeniden bulacaksınız