Keleş’in inanılmaz çabası… 

   CHP İl Başkanı Ecevit Keleş, İl Başkanlığı seçildiği günden bu yana, işini gücünü bir kenara bırakıp, adeta kendini partisine adadığına şahit oluyoruz.

   Gece-gündüz, kar-kış demeden koşuşturuyor.

   Bir bakmışsınız, Kocaali’nin en ücra köyünden, bir bakmışsınız Taraklı’nın adını bile duymadığımız bir köyünden ses veriyor…

   Ya da, hiç umulmadık bir zamanda çat kapı karşınıza çıkıveriyor.

   Tabir yerinde ise; Ecevit Keleş siyaseti ibadet gibi, vakti saati geldiğinde harfiyen yapıyor.

   Doğrusu kendisini bu yönüyle hayranlıkla izliyor ve takdir ediyorum.

   CHP’de uzun yıllardan bu yana Ecevit Keleş’in sergilediği performansı sergileyen bir İl Başkanı görmediğim için kendisini bu yönüyle hayranlıkla izliyor ve takdir ediyorum.

    Keleş, partisinin bira adım daha ileri gitmesi için, bir oy fazla alabilmesi için inanılmaz bir çaba sarfediyor, ter döküyor.

   Ve ben merak ediyorum.

   Acaba Keleş’in inanılması güç bu temposu CHP’ye ne kadar artı oy getirecek?

   Sakarya seçmeni Keleş’e ve onun şahsında partisine nasıl bir teveccüh gösterecek?

   Eminim bu uğraşın CHP’ye önemli katkısı olacaktır.

   Ancak; Dost acı söyler misali…

   Siyaset dışında kaldığı günlerde dahi, iyi bir dostluğumuz ve arkadaşlığımız olan Keleş’in sahada yalnız kaldığını da gözlemliyorum.

   CHP bireysel çabayla yol alamaz.

   Ben Keleş’in bu yalnızlığını CHP içindeki “İlle de ben” duygusunun hala baskın oluşuna, bu duyunun terk edilememiş olmasına bağlıyorum…

   Bana göre; CHP çatısı altında siyaset yapanlar geçmişin üzerine kalın kırmızı bir çizgi çekerek her türlü kibirden, bencillikten uzak durarak Keleş ile birlikte topyekün sahada olmayı başarırlarsa, CHP’nin Sakarya seçmeninden oy toplama anlamındaki çıtası da yükseğe kalkar…

   Aksi taktirde, Ecevit Keleş’in iyi niyetli, fedakarca yürüttüğü bireysel çabaları ve söylemleri benim gibi dostları tarafından takdir edilmekten çok fazla öteye gitmez…

-------------------------

Maliyeti olmayan şey!..    

   Küçük kız, oldukça hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.

   Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakin geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.

    Hemen bir not yazdı, yolladı.

   Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği
lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.

    Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.

    Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir kısmını her zaman köse başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı…

   Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki; iki gündür boğazından aşağıya lokma geçmemişti. Karnını doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına
alıverdi.

   Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman sakinleri…

    Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp
olası ölümden kurtardılar...

    Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.

    O halde güzelliklere yelken açmak için sıfır maliyetli gülümsemeyi hiç kimseden eksik etmeyelim…

     İyi pazarlar…

--------------------------------------

TEBESSÜM

Seçenek var mı?

    Hava Yollarında yemek servisi zamanıdır.

    Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu:
   -Yemek ister misiniz efendim?
   Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı:
   -Seçeneklerim neler?
   Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu:
   -Evet veya hayır.

Daha büyüğü!..

   Bir alışveriş merkezinde gezinen yaşlı bir hanım tavuk reyonunda bir türlü istediği kadar büyük bir tavuk bulamayınca, onu izleyen reyon görevlisine söylendi:
   -Bu tavukların daha büyük olmaları mümkün değil mi?
   Görevli tonton teyzeye takılmadan edemedi:
   -Mümkün değil teyze, onlar ölü.