Parti Ayrımı yapmayan Halk, bir yerel seçimi,” İstanbul Gönüllüleri!” ismi altında bütünleşerek inanılmaz bir “ Halkın Siyaset Dersi!” gibi bitirdi.

Çağdaş pırıl pırıl bir Gencimiz de, “ Her şey çok güzel olacak !” diye bir Genç Enerji’yi topluma getirdi; İstanbul’da yaşamak değişime girdi.

Göreceksiniz, dünya literatüründe,“ İstanbul’da görülecek yerler!” İçinde mutlak yer alan İstanbul’un Eşsiz Camileri’ne bile turizm bereketi yağacak.

***

Dün gazetemiz Bizim Sakarya’da, Kocaali’den,“ İHA pilotları turizm elçisi “ başlıklı haber vardı. Yazım, O görüntülerle, o haberle ilgili değil.

Ama, Kocaali’da yapılan da, Sakarya’da ve ülkede daha önce İHA çekimleri ile yapılan, görüntülerle oynanarak sunulan, turizm ayıbı ise utanırım.

Çünkü, Televizyondaki (Digitürk 444’lü kanallarda) Sakarya’dan utanırım.

Yağlıboya tablolar gibi cilalı renklerle boyalı, renk cümbüşü bir doğa nerede var? Ovalar ve dağlar zümrüt gibi yemyeşil, nerdeyse toprak görünmüyor.

Hiç taş ocağı filan yok, perişan haldeki Sakarya Nehri kıyıları da yok!

***

Tarih-Sanat Kültürü olan birisi Kaynarca’ya Şeyh Muslihiddin Camii’ni görmeye gitse şok olur. Çünkü, önü taş yığını yepyeni dev bir cami ile kapanmış.

O Şeyh Muslihiddin Camii’nin eski mezarlığı bile Keşke eski haliyle korunsaydı. Aynı aymazlığımız Esence’deki Tarihi Camimizde de yaşandı; tarihi yozlaştırdık.

Adapazarı Orhan Camii, son 20-25 yıldır, dine hizmet, öne çıkarma adına kaç yıkım yaşandı? Haziresi tuvalet yapıldı; Bulvar’a kadar itici bir bekleme alanı .

Cami avlu duvarı yıkılıp, camii sözde şehrin aguşuna açıldı. Oysa, O kişiyi huşuya hazırlayan avlu, az zaman sonra Tabureli Çay Bahçesi’ne dönüştü.

Adapazarı artık sokak aralarına kadar yayılan çay ocakları ile Tabureli Şehir oldu. Kimse gag gug etmesin; “ TABURELİ ŞEHİR !” denmeyi hak ediyoruz.

Ekrem Yüce Başkan da,“ İşim Projecilik!” demişti. Her projesini izleyelim! Tabure, turizm ve iş kapımız ise Sakarya’nın yarını yoktur.

Bakın; pazartesi öğleden sonra Sapanca Kordon’da çay içelim dedik:

***

Nerde O Sapanca Kordon Sahili? Hatta, Vakıf Otel’den de önceki zamanlar?

Hafta başı; 1 Temmuz Kabotaj Bayramı’ydı.

Sapanca Kumbaz’da ahşap iskelede Vali’nin, Kaymakam ve protokolun katıldığı yüzme yarışları, Yağlı Kazık Bayrak Kapma yarışları yapıldı mı?

1963 Yılında Kumbaz Sapancalılarındı; Kabotaj Bayramı’na O Bayrama katıldık.

Vakıf Otel varken; Adapazarı’na gelen konuklarını şehir Sapanca Kordon’da ve Vakıf Otel de akşam yemeğine götürürdü.

İstanbul’dan Adapazarı’na, 70-80 yıl önceleri hafta sonları düzenlenen, “ Tenezzüh Seferleri!” ise bugün hayal bile edilemez.

O Sapanca Kordon’da 3 gün önce Sapancalılar yoktu; yığınla Arap vardı. Kolay ama, geleceği yok edecek para, para değil yok oluştur.

***

Ramazan ayı ortasında konuklarımız istedi; Taraklı’ya götürdük!

Sakarya doğasının her köşesi cennet. Ama, Sakarya’da yaşayan insanın da, yaşamın da anlayışı-niteliği-freni tutmayan bir araba gibi yokuş aşağı gidiyor.

Hendek bile Eski Hendek değil! Nerde O Eski Hendek Halkı? Nerde O Eski Hendek Konakları? Hendek’e girilen O Çınarlı Cadde bile O Cadde değil!

***

Sakarya, O çalışan, üreten, kazanan ve koruyan Sakarya değil! Hayvan yok; süt ve süt ürünleri; elma armut kokulu Sapanca; Tütün zengini Hendek;

Karasu sahili, Sakarya nehrinden başlar Mudurnu deresine kadar, inci gibi eşsiz kumsalı ile tüm Adapazarı’nı denize koştururdu.

Geyve, Arifiye, Ferizli-Söğütlü ovaları pazarlarımızı gırtlağa kadar sebze meyve doldururdu. Hani, nerde O Türkiye, nerde O Sakarya?

Bin kere yazdım: “ 30-40 yıl önce; çalışan, üreten, başka şehir ve ülkelere satan, malın mülkün sahibi bir Sakarya’ydık!

AVM’leri, Dünya Marketleri; Otelleri ile; ekonomisi, başka şehir ve ülkelere geleceğini bile satan bir Sakarya olduk. Para şehirde kalmıyor, oluk oluk gidiyor.

“ İstanbul Gönüllüleri!” oldu. Sıra,“ Sakarya Gönüllüleri!”’nde! “ Her şey çok güzel olacak!” deme günlerindeyiz! Çocuklarımızın geleceğinde birleşeceğiz.