Devletin hastanelerinin yoğun bakım servislerinin yatak sayısının yetersiz olduğunu gökte uçan kuşlarda biliyor! İktidar partisinin il başkanı bir-iki yıl kadar önce, ‘Yoğun bakım servislerindeki yatak sayısını üç hatta beş katına çıkarsak bile yine yetmez. Çünkü bu sefer il dışından hastalar gelecek ve yataklar yine dolacak’ dedikten sonra, ‘Yoğun bakım servislerindeki yatak sayısını neden artırmıyorsunuz?’ diye sormuyoruz artık. Demek ki, yatak sayısını üç hatta beş misline çıkaracak güçleri var ama çıkarmıyorlar. İnsanların il dışına sevk edilerek oralarda çile çekmeleri onlar için demek ki son derece doğal…

                                                  **

Eşinizin, dostunuzun, akrabanızın, komşunuzun yoğun bakımda yatak olmadığı için il dışına sevk edildiğini duymuşsunuzdur. Eskişehir’e, Bursa’ya, Zonguldak’a, Ankara’ya, Yalova’ya, İstanbul’a, Çanaklale’ye gönderilen bir sürü hastamız var. Bu hastalar mağdur olduğu kadar aileleri de mağdur oluyor. Bunu yaşadım ve çok iyi biliyorum…

                                                 **

Devlet, hasta yakınına diyor ki, ‘Sakarya’da yoğun bakım servislerinde boş yatağımız yok. Hastanızı, boş yatağı olan falanca şehre, devletin ambulansıyla göndereceğiz’ diyor. Hasta yakınının siyasi gücü varsa, zaten orada boş yatak bulunuyor. Yok eğer siyasi gücü yoksa, devletin söylediğini boynunu büküp kabul ediyor…

                                                       **

Sonra ne oluyor? Sorusuna bir yakınımdan örnek vererek anlatacağım. Devlet, yakınımın ailesine, ‘Sakarya’da yoğun bakımlarda boş yatak yok. Hastanızı, devletin ambulansıyla Yalova’ya gönderiyoruz’ diyor. Devlet, ‘Merak etmeyin, o hastane masraflarını da biz ödeyeceğiz’ diyerek aileyi rahatlatıyor. Hasta yakınları da mecburen kabul ediyor…

                                                       **  

Devletin ambulansı, hastayı ve iki yakınını alıp Yalova’da özel bir hastaneye götürüyor. Hasta bir ay bu hastanede kalıyor. Ancak, 15. günü hasta yoğun bakım servisinden normal servise aktarılıyor. Hastane yöneticileri hastanın yakınlarına, ‘Hastanız on beş gün de 20 saat fizik tedavisi görmesi lazım’ diyor ve fizik tedavileri başlıyor.

                                                      **

20 saatlik tedavi süresi dolduktan sonra da hastane yönetimi, hastanın ailesine ‘5 bin lira fizik tedavi faturası’ çıkarıyor. E, aile zaten yoksul. Oradan buradan harç borçla 5 bin lirayı denkleştirip faturayı ödüyorlar. Bu hastayı gönderirken, ‘Masraflarınız bizden’ diyen devletin bundan haberi bile yok...

                                                            **

Durun daha bitmedi. Özel hastane, hastayı kendisine gönderen Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SAÜAH) ile iletişime geçip, hastanın durumunu aktarıyor. SÜEAH, hastanın kendilerine iletilmesini istiyor. Yani hasta bir süre de, Sakarya’da Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yatarak tedavisi sürecek…

                                                          **

Fizik tedavi için alınan 5 bin liradan sonra ikinci bomba burada patlıyor. Özel hastane yönetimi hasta yakınına, ‘Şu gün taburcu olacaksınız. Hastanız Sakarya’ya ambulansla gitmesi lazım. Bizim ambulansımız hazır. Ancak, bin 500 lira nakil ücreti ödemeniz gerekli’ bildiriminde bulunuyor. Son kuruşlarını fizik tedavi için harcayan aile bin 500 lirayı bulabilecek durumda değil. Aile, birilerinin araya girmesiyle, Yalova Belediyesi ambulansıyla ücretsiz olarak hastasını SÜEAH’a getiriyor… (Bu bölümü daha sonra yazacağım)

                                                        **

Şimdi soruyoruz. Sağlıkta il dışına sevklerin sonrasına devlet neden takip etmiyor? ‘Bütün masraflarınız bizden’ diyen devlet, neden hastanın fizik tedavi ücretini karşılamıyor? Veya neden bir özel hastane yerine, hastayı devlet hastanesine göndermiyor? Ve son soru; Devlet, kendi ambulansıyla götürdüğü hastasını, yine kendi hastanesine gelecek olmasına rağmen neden kendi ambulansıyla almıyor?

                                                     **

Demek ki, sevk etmekle falan olmuyormuş bu işler. Yukarıdaki gerçek yaşanan olaydan da anlaşılacağı üzere, sevk etmenin ada artık, ‘Çekil başımdan’ olmuş. Çekil başımdan git, ne halin varsa da gör! Yalan mı?..