Şehrimizde kar görmeyeli uzun zaman oldu, hava durumunu her dinlediğimizde içimizden yine mi kar yok dedik hep birlikte.
Müsait olanlar kar görebilmek için ilimizdek yüksek tepelere çıktı, hatta çok özlemiş olanlar komşumuzdaki kartepeye gitti özlem gidermeye. Cemreler düştü, Nevruz yani asıl adıyla Yeni gün, Bahar bayramı da kutlandı. Bahar geldi gelmesine ama içimizde Kar özlemi hala var. 
Niçin özellikle Adapazarı'nda çocukluğunuzdaki kışlar artık olmuyor? Küresel ısınma diyenler oluyor ama bu ülkenin doğusunda da yok mu? Oraya neden uğramıyor bu küresel ısınma diye soruyor çocuğum.
Eskiler yani yaşı bizden büyük olanlardan hep duyardık, kışın kar ne kadar çok olursa o yıl o kadar bereket olur diye. Hatta kar yağsa da mikroplar kırılsa, hastalıklar azalsa diye.
Biraz düşününce şehir de eski şehir değil hani. Yıllar önce bu kadar büyük değildi binalar. Bahçesinde meyve ağaçları ve çiçekler olan evlerimiz vardı. Komşularımız vardı, ramazanda evlerimiz küçük olduğundan bahçemizde iftar yaptığımız. Bahçesi olmayan saksılarla donatırdı balkonunu rengarenk çiçeklerin açtığı. 
Bu kadar çok araç yoktu sokaklarda, en fazla bir ya da iki. Çoğunlukla çarşıya yürüyerek giderdik boş sokaklardan geçerek. Münibüsler bu kadar dolu değildi, dolmuşlar da bu kadar büyük. Doğalgazımız yoktu, doğalgaz santralimiz hiç yoktu. Sobalarımız vardı o vakit, kömür kovalarımız. Üzerinde kestane pişirdiğimiz, çay demlediğimiz. Kardan adam yaptığımızda, örgü eldivenlerimizin içinde donan parmaklarımızı ısıttığımız sobalarımız vardı. 
Evler bu kadar iç içe değildi. Cocukların kurbaları taşladığı su birikintileri olan alanlar vardı, şimdi kaybolan onlarca dere akardı sokakları birbirinden ayıran.  
İşte bu zamanlarda kar her yağdığında dizlerimi geçerdi. Çatılarda buz sarkıtları olurdu, insan boyu altlarından geçmeye korktuğumuz.
Bu yıl kış hiç uğramadı bize. Kış nerede?