Dün bir haber düştü bültenlere, bankamatiklerde bozuk olarak tabir edilen 5, 10, 20 TL artık kullanılamayacakmış. Bir an düşündüm, seksenlere geri mi döndük diye. O zamanlarda da paramızın pek bir kıymeti yoktu. Gecelik faizler almış başını gitmişti. Devalüasyon kelimesini ilk o zamanlar telaffuz eder olduk. Banka zedeler kelimesi de ilk o zamanlarda lugatımıza girmiş oldu. Bir gecede borçlarımız onlarca katına çıkmıştı. Anayasamızı bile birbirine fırlatanlar olmuştu. 
Paralarımızın üzerinde bir anda sıfırlar dolmaya başladı. Milyonlar, milyarlar semt pazarlarında el değiştirir olmuştu. Cebinde ekmek parası olan her fert artık milyoner olmuştu o zamanlarda. 
Tek çare paradan sıfır atılmalı dediler. Üç mü altı sıfır atılmalı mı tartışması zihinlerimizi kurcaladı bir süre. Bir kısmımız atılmalı derken bazılarımız da 0 atmanın bir anlamı olmayacağını söylüyordu, ekonomiyi düzeltmeden. Sonra hepimiz ikna olduk. Üç değil altı sıfır attık paramızdan. Önce YTL yani Yeni Türk Lirası oldu paramızın adı. Sonra dediler ki bu geçici. Geçiş sürecinde kullanılacak sadece. 
Hepimiz bir oh çektik. Çünkü içimize hiç sinmemişti “Yeni” kelimesi. Paramıza hiç yakışmıyordu çünkü. Eski karanlık günleri hatırlatıyordu bize. O sıfırlardan başımızın döndüğü günleri. 
 Geçiş sürecinde hep bocaladık. 10 YTL’ye on milyon diyorduk sürekli. 1 YTL’ye de bir milyon. 
Dolar da hiç bu kadar küçük gelmemişti karşımıza. 1 YTL’nin de altındaydı artık. Benzin fiyatları da öyle, hepsi 1 YTL’nin altında. 
Açık oturum programları yapılmıştı, benzini 1 YTL’ye sabitleyelim diyenler, doları 1 YTL’ye sabitleyelim diyenler. 
TL’ye geçerken yarışmalar düzenlendi, artık TL’nin amblemi de değişmeliydi. Oy birliğiyle yeni ₺ amblemimizi bulduk, hepimiz çok sevdik onu. 
Her şey çok güzeldi, şimdi ne oldu?