Sabahın yedi buçuk, sekizinde sokak içinde kümeleşmeye başlıyorlar. Kümeleştikleri sokak, okullarının giriş kapasına bağlanan sokak. Kümeleştikleri yer hiç önemli değil. Ya senin balkonunun altı, ya benim camımın önü. Yaşları 15-16, bilemediniz 17. Bunlar genellikle erkek öğrenciler. Kız öğrenciler bu gruplarla pek takılmıyor. Ve bu sabahın yedi buçuğu ile sekizi arasında kümeleşmeye başlayan öğrenciler, okullarına servisle değil, çeşitli ulaşım araçlarıyla gelen öğrenciler. Servisler, dersin başlamasından 10-15 dakika önce okula geldiği için, servisle gelen öğrencinin o sokak içinde böyle kümeleşmesi, kümeleşmeye vakit bulması mümkün değil. Ders saat 08.30’da başladığı için, yedi buçuk sekiz gibi başlayan kümeleşmeler derse girişin son saniyesine kadar devam ediyor sonra sigaralar söndürülüp, okula doğru yürünmeye başlanıyor. Evet evet yanlış okumadınız! Okula doğru yürümeye başlamadan önce sigaralar söndürülüyor! Yaptıkları kabahat sadece sigara olsa sözüm olmaz zira, sigaranın zararı sadece kendilerine. Yarım saat kırk beş dakika kadar süren üçer beşer kişilik kümeleşmelerdeki öğrencilerin büyük çoğunluğunun bağıra bağıra konuştuğunu, her sözüne küfürle başladığını, ‘Oğlum’ , ‘Hayvan’ , ‘Hafız’ , ‘Pislik’ gibi argo kelimelerin havada uçuştuğunu söylemeliyim ki, bunlar zaten kümeleşenlerin olmazsa olmazları! O saatte hemen diplerindeki evde hasta varmış, rahatsız olanlar olurmuş hiç birinin umurunda değil. Sırf bu terbiyesizlikleri nedeniyle komşulardan birkaç defa dayak yemek üzere olan öğrenciler oldu ki, onları da yine başka komşular tarafından, ‘Bir daha yapmayın’ uyarısıyla kurtarılmıştı. 

**

Depremden sonra Yenikent’te deprem konutları tamamlanmaya başlanırken bölgede ihtiyaç hissedilen noktalara da okul yapılması kararı alınmıştı. Bu dönem; Vali Mustafa Cahit Kıraç

dönemiydi. Okul yapılma kararı alınan noktalardan biri de, halen oturduğum Camili 1567

Küme Evler bölgesindeki evimin 40-50 uzağındaki bir noktaydı. Lise olarak müfredata

başlaması planlanan okulun yapımına 2004 yılında tayini çıkan Vali Kıraç henüz gitmeden

başlamıştı. Çok geçmeden okulun inşaatı, müteahhit veya Ankara kaynaklı sıkıntılar

nedeniyle yarım kaldı. İnşaat dediğimde, henüz yer kazılmış, suların içine ‘temel’ adına

birkaç yüz kilo demir bağlanarak betonlar atılmıştı. Buydu inşaat. Vali Kıraç 2004’te

giderken, yerine Vali Nuri Okutan geldi. Okutan 2007’nin mart ayında başka ile atanırken,

okulun durumu aynıydı. Su içinde bir temel ve geceleri kurbağaların şarkı söylediği bir

havuz! Okutan’ın yerine Vali Hüseyin Atak geldi. Atak, 2010’un Mayıs ayına kadar görevde

kaldı. Bu dönemde de o inşaata kazma vurulmadı. Bu arada ben o günlerde gerek köşe

yazılarıyla, gerek haberlerle valilerin dikkatlerini bu çukura çekmek ve okul inşaatını

başlatmak için her şeyi yapıyorum.

**

Vali Atak, 2010 Mayıs’ında gidip, yerine Vali Mustafa Büyük göreve başladı. O günlerde çalıştığım bu gazetede, ‘Bu çukur üç valiyi yedi’ diye bir haber yaptım. Çukur; okul temelinin yarım bırakılan çukuru. Üç vali; Kıraç, Okutan ve Atak. Ve haberin içinde, ‘Bakalım bu çukur; dördüncü Vali’yi (Mustafa Büyük) de yiyebilecek mi?’ diye bir bölümü de oturttum. Aradan iki ay geçmedi ki, 6-7 yıl inşaatına ara verilen bu okulun inşaatı, benim yazılarım sonunda gerçeği anlayan Vali Büyük’ün talimatıyla yeniden başlamıştı. Bir yılda tamamlandı. Adını; ‘Yenikent Anadolu İmam Hatip Lisesi’ koydular ve eğitim öğretime başladı. Altı yedi yıldır da eğitim veriyor. İşte sözünü ettiğim o sokak içinde kümeleşen öğrenciler, bu okulun öğrencileri. Böyle olacağını bilseydim, Vali İrfan Balkanlıoğlu’nun konutuna kuş uçumu 200 metre mesafedeki bu okulun yapılması için inanın kendini yırtmazdım, kendimi parçalamazdım. O zamanlar okulumuz yoktu belki ama huzurumuz vardı. Şimdi okulun olduğu günler mahalle halkı olarak huzursuzuz. Sadece tatil günleri huzurluyuz…

**

Ne söylemek istediğimi, o okulun yöneticileri de, Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre’de sanırım anlamışlardır. Vali Balkanlıoğlu’na gelince, daha yazının başlığını okur okumaz meselenin ne olduğunu anladığına inanıyorum…