Son yıllarda, ne dünyada, ne de ülkemiz ve çevresinde işler hiç iyi gitmiyor. “ N’oluyor, ne yapmalıyız ?” demek şart.

        Hatta; çıkmaza girmeden, “ İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır !”

        Kore’ye asker yollamak siyaseten kimlerin kimlere yaranmasıydı ? Çocuklarımız orada neden şehit, gazi oldu ? Ülkemiz için bir tehlike mi vardı ?

        Kıbrıs Barış Harekatı asla aynı şey değildi. Kıbrıs, dünya coğrafyasında çok net görüldüğü gibi, Türkiye’den ayrılmış topraklardır.

        Kıbrıslı Rum hayalperest çeteler, Ada Türklerini kıyıma uğratıp, tüm Kıbrıs’ı ele geçirme hayali sonrası tabii hüsrana uğradı.

         Yüzyıla yakın bir zaman, eşsiz Cumhuriyet Bayrağı altında, komşu ülkelerle  barış ve huzur içinde yaşarken, şimdi neden hep gerginiz ?

         Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkemizin en büyük Karar ve Yönetme Merkezidir. Hükümetler TBMM kararları gereğince Devleti yönetir.

         TBMM’da alınan kimi kararlar sonrası, sınır komşularımızla aramız bozulsa bir ölçüde haberimiz olurdu ? Gizlilik kararı bile alınsa, bir ölçüde olurdu.

          Silahlı Kuvvetler sürekli harekat halinde. Sadece komşularla da değil; Avrupa Birliği ülkeleri ile de, Amerika ile de aramız çok, ama çok limoni !

        “ Monşerler !” dedik, birikimli hariciye ustalarını kenara koyduk. Ülkenin dünya çapındaki Akademisyenlerini, Gazetecilerini susturup, beter hale getirdik.

          Ekonomiye çağ atlatan İktisat dehalarını harcadık. Ekonomiyi, İş Dünyası ayakta tutmak için dünyanın her tarafında yırtınıyor.

          En kötüsü: Okullar açıldı; Gündeme küt diye TEOG kaseti kondu ! Ortalık yıkılıyor, siyasetin umuru değil. Sanki, Hükümetin bile TEOG’dan haberi yok gibi.

          Aileler, çocuklar yangına uğratılmış gibi ! Genel Gündem allak pullak !

                              “ DOĞURUN; DAHA ÇOK DOĞURUN !” DİYEN;

                              “ İŞSİZLİĞ KARŞILAYAMIYORUZ !” DEMEMELİ !

         Ülkemin Başbakanı, bari şu gün ekranlara çıkıp, şöyle demese:

        “ Yılda 1 milyon civarında istihdam yaratıyoruz. Ama, 1 milyondan fazla yeni iş gücü ortaya çıkıyor. İşsizlik sorunu bizden değil, buradan doğuyor !”  

           Bunun anlamı; “ Sizin doğurganlığınıza yetişemiyoruz ! Durun biraz !” gibi olmuyor mu ? Yıllarca, nedense, “ Doğurun !” dendi; halk da doğurdu !

          Siyaset, pardon demeyi asla üstlenmiyor. Hep başkaları suçlu.  Ki; “ Gidin, şimdi Çocuğunuza İŞİ Kılıçdaroğlu bulsun !” dense şaşırılmayacak ?

*         “ Herkes, bakabileceği kadar çocuk yapmalı !” sözü doğru çıktı.

          Sokakta bile, bir Babanın çocuğuna sevgi ve şefkatle sarılıp ilgilendiğini görsem, büyük bir mutlulukla, “ Allah bağışlasın !” der, öyle geçerim.

        Ama, Yaratan, insana akıl vermiş. Eskiler,“ Bakabileceğin kadar çocuk yap !” lafını da hiç boşuna etmemiş.

         Biz iki memurduk ! Hala da, Devletine, Milletine bağlı 2 memur gibi yaşarız.

         İki memurun ancak bakabileceği kadar, iki çocuğumuz var.

         Devletten ve bizden maddi 2 kuruş katkı almadan, hem de dünyanın dört yanında, dimdik ayakta yaşıyorlar.           

         Ülkelerini de onur duyduğumuz şekilde temsil ediyorlar.

        Haaa ! Üç çocuk yapın; 4 ve hatta yapabildiğiniz kadar çocuk yapın, denilen günlerde, acaba eziklik yaşadık mı ? Hayır !

          Eziklik, çocuğumuzun işsiz-aşsız gezdiği, muhtaçlıktan birilerinin kapısında mecburcu olduğu günlerde olabilirdi. Herkes, işte O günlerden korkmalı !

             ÜLKEMDE; “ AĞIR, PROTOKOL ADAMI !” GÖRÜNTÜSÜ; VERMEK ?

         Sokakta, gittiğim bir yerde fazla ilgi görmek istemem, hayal de etmem.

         Bana burada mı yer ayrıldı, gibi burun bükmeler de hayatımda yer almadı.

          Davet edilsem de, toplantılarda, cemiyetlerde, kutlamalarda protokolde oturmak beni mutlu etmez. İçtenliklerini bildiğim, örtüştüğüm dostlar yeter.

          “ Bizim kuşağımız, Sakarya’da gençliklerini en huzurlu, en güzel yaşamış kuşaktır !” diye sevincimi paylaştığımı bilenler bilir. Çünkü;

          Cumhuriyet’in, belki de en geniş öğrenme, düşünme, ifade etme ve yaşama haklarına sahip bir kuşaktık. Bizden bir önceki ve bir sonraki kuşaklar bile böylesi çağdaş şanslara sahip olamadılar.

           Gariptir ki; ülke aynı, insanlar aynı; ama, siyaset farklı. Siyaset yanlışları,    “ Dış kaynaklı !” diyerek, gençliğin gençliğini yaşamasını köreltti sanki.

           Şimdi, bakıyorum başka zamanlardayız.

         Enseler kalın, suratlar asık ve korkutucu ! Omuzlar dik, başlar geride. Bakışlar deler geçer gibi. Kollar silahı çekti çekecek.

          Seni dinleyip, biraz anlayana kadar, hiç konuşma olmaz. Tam bir, “ Ağır ol, Molla desinler !” tavrı. Büyük adam görüntüsü verme İŞİ.

          Yani; Nasreddin Hoca, “ İtibar bana değil, kürküme !” gibi demiş ya, öyle.

           Bunları boşuna yazmadım. Geçen hafta, “ Tıklasan, içinden boş gaz tenekesi sesi çıkaracak !” bir gençlik arkadaşımın görüntüsü işte böyle yazdırdı.

           Sevgimi, saygımı, anılarımı yıkamadı. Herkes istediği gibi yaşasın. Bana  görüntü satmadan : -)

         Mutlu ve huzurluyum. Değerlerimi de hiçbir görüntüyle de değişmem.