Sakaryalı ve Karadenizli; Hamsi’yi Endüstriyel Balıkçılığa yem ettirmesin!                        

     Endüstriyel Büyük Sermaye, dev balıkçılık gemileriyle, dünyada avlanan balığın % 65’ini elde ediyor.

       Yarattıkları istihdam ise, balıkçılık faaliyetinde çalışanların sadece % 4’üne denk düşüyor.

       Büyük trol tekneleri; çeşitli ekipmanları, motorları, ağ kapasiteleri, derin dondurucuları ile limana günlerce yanaşmadan binlerce ton balık avlayabiliyor.

                                                      ***

      Türk Akademisyen Irmak Ertör, Barselona Üniversitesi Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde, Doktora sonrası Araştırmacı…

      Bir Artı Bir dergisindeki,“ Endüstriyel Balıkçılığa Dayalı Aşırı Avlanma’nın Vahim Sonuçları “ gibi özetleyeceğim makalesi ben de müthiş izler bıraktı.

      Denizden ekmek yiyen Karadenizli Balıkçılar da, Sakarya Üniversitesi de isterlerse, Irmak’ın Bir Artı Bir Dergisi’ndeki makalesine erişebilirler. .   

       Son güncel rakamlar da ortaya konularak, Ortak Platformlarla Karadeniz Balıkçılığı’nın geleceği için mücadelelerine daha güçlü devam da ederler. 

                                                           ***

      ERTÖR’ün araştırması özetle şunları önemle vurguluyor:

      “ Dünya 1950’lerden sonra Endüstriyel Balıkçılık ile tanıştı. Günümüzde, Endüstriyel Balıkçılığın aşırı avlanması ve tüketimi dizginlenmezse, insan ve balık türleri için vahim sonuçlar ortaya çıkacak.

       Karadeniz’de, Hamsi ve Çaça balık stokları 1990’ların başında hızla azalmış. 2005’lerde kısmen toparlansa da, 1970’lerden önceki biokütleye ulaşılamıyor.

       Çünkü; denizlerde kurulan balık çiftliklerinde üretilen Çipura ve Levrek için % 60-80 oranında Hayvansal Proteine ihtiyaç var…

       1 Kilo Çiftlik Çipura veya Levrek için 1,5 kilodan fazla yabani balığın-Hamsi ve Çaça- yeme dönüştürülmesi gerekiyor.  

     Türkiye’de en çok yetiştirilen Etobur Çiftlik Balıkları Çipura ve Levrek…Bunlar, avlanan küçük pelajik, ( Hamsi ve Çaça ) balıklarla besleniyor.

      Türkiye’de balık yemi için en çok kullanılan tür olan Hamsi’nin 1950-1960 yıllarında avlanan toplamının % 90’ı insan tüketimine kullanılıyordu.

      2013 Yılında ise avlanan Hamsi’nin % 56’sı Balık Unu ve Balık Yağı’na gidiyor.

      Türkiye’de sermayenin balık yemi için en çok kullandığı tür Hamsi olur mu?

     Sakarya, Karadeniz ve Türkiye halkı Hamsi Nimetini bilir; tatlısına, turşusuna kadar da gıdasını yapar. Halkımız balıklarına her platformda sahip çıkmalı.  

       İşte Hamsi Günleri geldi bile… Sakın umarsız davranmayalım!!

      Balık, var olmak ve yaşamak için sana, bana, hiç kimseye muhtaç olmaz.  Senden toprak, su, gübre, çapa, ilaç, tohum, alın teri; hiçbir şey istemez!     

      Palamuta hiçbir şey vermedik, sadece yasağa uyduk. O mutfaklarımızı bereketlendirdi…Şimdi dört gözle Hamsi Bereketi bekleniyor.

       Araştırmazı Irmak Ertör kadar doğaya sahip çıkarsak, gelecek yıllar denizin, göllerin, akarsuların, tüm doğa’nın bereketleri çığ gibi çoğalacaktır.

      

                                 DENİZLER, GÖLLER, NEHİRLER !

      Türkiye’de, gelecek kuşakların yaşamı için bize sorulacak çok soru var.

      İnsanımız ne zaman doğasına sahip çıkacak?.. Ne zaman aklın, bilimin, gerçeğin değeri bilinecek? “ Sürdürülebilir Yaşam!” ne zaman öne çıkacak?

      Bunları günlük yaşama almak zorunluluğu çoktan geldi de geçiyor. Az zaman sonra dönüşü olmayan kayıplar kafalarımıza çarpacak.

                                                                ***

      Doğa bizden bu güne kadar bir şey almadı, çalmadı? Sayılamayacak kadar da çok nimet sundu. Bizse; sadece aldık, çaldık, kestik, yıktık, yok ettik.

      Sadece Denizi, Gölleri, Akarsuları şöyle bir düşünelim:

                                                                  ***

     SU’dan elde ettiğin nimetlerin; hepsi hiç karşılıksız, hepsi BEDAVA…

      Su; senden toprak istemez; çapa, gübre, tohum, ilaç, emek-alın teri istemez…Ama, Sana verdiği bereketleri sayamazsın bile…

      İnsan kirletmemiş, pislememişse, suyu kaynağından bedava içersin. “ Su hayattır!” da dersin. Temizlenir, her temizlikte bedava kullanırsın;

     Toprağını sular, gıda ürünleri elde edersin. Su kullanarak evini de yaparsın.   Ulaşımda, taşımada, enerji üretmede kullanırsın; Hepsi BEDAVA…

                                                                    ***

      Bir sopanın ucuna ip bağlar balık tutarsın… Balık, kerevit, midye; inanın deniz ürünleri çeşitlerini saymaya yetecek Gıda Kültürüm yoktur…Bedava…

      Sapanca Gölü’nde, Sakarya nehrinde 50-60 yıl önceki balık ve su ürünleri çeşitlerini de sayamam? Bedavaydı ve Teknoloji Çağı(?)nda YOK edildiler!

      Sapanca Gölü’ne akan derelerin köylerinde; 50-60 yıl önce balıklar derede yumurtlamaya geldiği günlerde, unutulmaz şehir efsaneleri yaşanırmış.

      Yumurtlamaya gelen ve dönen balıkların kovalarla, sepetlerle toplandığı günler… O yıllarda doğa köylere sepetler, kovalarla balık bereketi sunarmış…

      Ne zaman ki, insanlar avcılık günlerinden, rant ve toplu katliam günlerine geçmiş; kendi ekmek teknelerimizin köküne kendimiz dinamit koymuşuz.

     Suyu koru. Deniz, Göl, Akarsu; Senden hiçbir şey istemeden nimetler sunar.