"Herkes ikinci bir şansı hakeder" denir bazılarına göre. Ancak bir de şöyle düşünülmesi iyidir ; güven tek kullanımlıktır. Öyle midir gerçekten?? Yani bir kez sarsıldığı zaman yok mudur telafisi? Elbette telafi edilebilir, lâkin ancak 'telafi edilebilir'. Sarsılmıştır adı üzerinde, sekteye uğramıştır artık.

Kişisel ilişkilerimizde defalarca telafi şansı verebiliriz karşımızdaki insana. Bu, bizim sadece kendimizi ilgilendiren ve sadece bizi etkileyecek bir durumsa eğer; müspet veya menfi ne olursa. Sonuçta tekrar gelebilecek zararı da kendimiz göğüsleyeceğiz. Bu şansı vererek, güvenimizi kırmış bile olsa sonucuna katlanmak bizim işimizdir.

Ancak ailevî, toplumsal, hele ki memleket meselelerinde güveni sarsan veya daha da acısı güveni yerle bir edenlere ikinci, üçüncü,dördüncü şans verilmesi doğru mudur? Ailevî konularda durum şartlar ve kişilere göre değişebilir, çok derin bir mevzuu. Güveni kırmış olan kişinin ne yaptığı esas alınarak , sonrası ve sonuçları gibi hesaplarla olabilecek çok detaylı bir durum.

Benim asıl değinmek istediğim ise, toplumsal ve ülke idaresindeki kişilerin yaptığı güven telkin etmeyen hareketleridir. Bundan kastım insana dair yapılabilecek hatalar veya eksikler değil. İnsanız ve hata yapmak bize özgü bir gerçek. Ancak şöyle de bir gerçek var ki ; belli bir konumda olan kişilerin de öyle fazlaca hata yapmak gibi bir lüksü olamaz. Hele ki memleket idaresi, hele ki milyonlarca insanın kaderi ise sözkonusu; asla olamaz. Öyle kandırılmaklar , bir de bunu deneyelimler , dün bağrında gezdirdiğini bugün yere vurmalar ya da dün küfür ettiğine bugün sarılmalar hiç de güven veren hareketler değilken; insanoğlunun seçimleri neden bu kadar zalimce??

Evet ya zalimce. Bu kararın sonucu milyonlarca insanı berbat bir şekilde etkiliyorsa, zalimlik değil de nedir adı? Ahmaklık mı dersiniz yoksa saçmalık mı bilemem. Ama iyi bir şey olmadığı gerçek.

Bir insanın bizi sevmesinden daha önde tutmalıyız güvenmesini. Güvenmek; yine şans vermek değil midir? Şans vermek ise, defalarca yanlış işler yapana verilmez.

"Tehdide dayanan ahlâk, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de lâyık değildir. Bir milletin ahlâk değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur." Mustafa Kemal ATATÜRK.

Okuduğunuz için teşekkür ederim