İlkel kabile insanlarından günümüzdeki  metropol insanlarına kadar her bir ademoğlu bir davaya, ülküye, hayale, ideale inanmış ve hayatını inandığı her neyse ona göre şekillendirmiştir. Dava şuuru genellikle dini inanışların gölgesinde yeşerir. Türk topluluklarındaysa önce 'töre' sonra 'İslam' etkisiyle her döneme ait bir dava şuuru mevcuttur.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ülkemizde de dava bilinci adına öğretilere, sosyal hareketlere şahitlik ediyoruz. Bin dokuz yüz altmışlardan sonra  somut bir siyasi akıma dönüşen 'milliyetçi ülkücü' (Türk - İslam ülküsü - Turan) hareket kuruluşundan bugüne kadar pek çok kişiyi Türk siyasi hayatına kazandırmıştır. Bu davaya iman ederek davayı hayatının ortasına ikame edenler  milletin hafızasında hayırla yad edilenler arasında, ölümsüzlük kervanında yerlerini almışlardır. Davanın kendilerine neler kattığını, dava deyince hangi vasıfların birlenmesi gerektiğini, dava şuurunun doğal bir fedakarlık süreci içerdiğini bilenler ve buna göre yaşayanlar dava adamı, dava eri, dava devi vb unvanlarla unutulmayanlar arasında yerlerini aldılar. Dava adamlığı konusunda oldukça mümbit olan Türk toplumları Oğuz Kağan ve Metehan'dan Sultan Alparslan'a, Fatih Sultan Mehmet'ten Gazi Mustafa Kemal'e ve nihayetinde Başbuğ Alparslan Türkeş'e uzanan bu kıymetli ve bir o kadar da kutsal silsilenin varlığı Türk devlet geleneğinin de ispatıdır. Cennet mekan Başbuğ da ömrünü davasına adamıştır. Kızılelma, Turan, Türk Birliği gibi kadim dava kaynaklarımızdan beslenen ruhunu ve dünya hayatını davanın ışıltılarıyla aydınlatmıştır. Teorik planda pek çok kaynağı barındıran davanın somutlaşmasına, canlı bir hareket hüviyeti kazanmasına olan katkıları ve mücadelesi onu Türk'ün Başbuğ'u yapmıştır.İşte İla-yı Kelimetullah davası, Türk - İslam davası, Turan davası Başbuğ'un bize vasiyeti ve emanetidir.

Davaya sadakat, davayı hayatın merkezine alma, davayı yaşam haline getirmek gibi bir çok erdem merhum Başbuğu'muzun şahsında birleşmiştir. Bize bıraktığı mukaddesat ise onun kurduğu temeller üzerinde sonsuza kadar sürecektir. Malum ve meşum dönemlerde beş binden fazla evladını davaya kurban vermiş Başbuğ, bir an bile tereddüt etmeden davayı anlatmaya devam etmiştir. Bunun içindir ki her 4 nisan'da milyonlarca yürek hala üşümektedir. Hala adı duyulduğunda yürekler ürpermektedir. Hala milyonlarca ağızdan Başbuğ'a atfen dualar,, Fatihalar, Yasinler yükselmektedir. Hala her yerde bir sokak adı bir mahalle adı Başbuğ'un adıdır. Hala ebeveynler çocuklarına gururla Başbuğ'un adını vermektedir. Davanın adamı olanlar,  Başbuğ Alparslan Türkeş gibi ölümsüzlüğü yakalamış olanlardır.  Ruhu şad makamı âlidir inşallah...