Bir ülkenin en önemli zenginlik kaynağı insanı ve insan gücüdür.
Irmaklarınız kurur, barajlarınız-köprüleriniz yıkılır, yollarınız bozulur, fabrikalarınız iflas bayrağını çeker, bir doğal afet gelir ektiklerinizi, diktiklerinizi söker atar veya yerin dibine geçirir.
Bir küresel kriz gelir kasanız keseniz boşalır.
Ama yetişmiş insanınız ve insan gücünüz varsa her şeye sıfırdan başlamanız mümkündür.
İnsan önemlidir, tabi ki nüfus ama kaliteli bir nüfus da öyle…
İlk gençliğimde bir kıza takıldığımda ‘oğlum sen çıldırdın mı, beş tane ağabeyi var onun' derken annem, nüfusun stratejik önemini kazımıştı beynime…
Demek ki nüfus önemliydi ama kaliteli bir nüfus...
Genç nüfusumuzla hava atan bir ülkeyiz malumunuz.
AB'nin genç nüfus toplamı kadarmış bizim genç nüfus…
Okullar açıldığında yollara dökülen nüfusumuz Yunanistan kadarmış…
Demek ki sayı üstünlüğümüz var.
Ama bunu kaliteli bir nüfus yani stratejik bir güç haline getirebildik mi?
Hiç değilse örgün eğitim organizasyonuna dahil çocuklarımızı adam edebildik mi?
Bakalım;
İstanbul milli Eğitim Müdürlüğü, emniyet işbirliği ile 31 bin öğrenci üzerinde araştırma yapmıştı.
Son yılların en kapsamlı ‘madde kullanımı' araştırmasına göre;
14-18 yaş grubunda hayatında en az bir kez dahi olsa sigara kullanan öğrencilerin oranı yüzde 56…
En az bir kez kullanılan maddeler arasında sigarayı yüzde 32 ile alkol izliyor.
Öğrencilerin yüzde 20'si 30 gün içinde sigara, yüzde 21'i alkol kullandığını belirtmiş.
Öğrencilerin yüzde 3.3'ü, en az bir kez esrar içmiş.
2.4'ü de yine en az bir kez uçucu madde kullanmış.
Öğrencilerin yüzde 1.6'sı ecstasy içmiş.
Yüzde 1.4'ü amfetamin kullanmış.
Yüzde 1.2'si LSD kullanmış.
Yüzde 1'i de kokaini en az bir kere denemiş.

İstanbul'da bununla da yetinilmemiş, araştırmanın devamında, eğitime katılan anne ve babaların bilgi düzeyi ve etkinliği üzerinde bir araştırma yapılmış.
Sonuç;
Ebeveynlerin yüzde 70'i çocuklarıyla alkol ve uyuşturucular hakkında konuşmuyor.
Konuşmama gerekçeleri; sigara, alkol ve uyuşturucunun zararları hakkında konuşmanın çocuğun merakını artıracağını düşünmeleri…
Esrarın bağımlılık yapmayacağına inanan ebeveynlerin oranı yüzde 24…
Ebeveynlerin yüzde 33'ü tiner ve yapıştırıcıların bir tehlike olduğunun farkında değiller.
Yüzde 32'si bunun farkında ama sadece sokak çocukları tarafından kullanıldığına inanıyorlar.
Ankete katılanların yüzde 40'a yakın bölümü madde bağımlılığı ve uyuşturucu konusunda "benim çocuğuma bir şey olmaz" görüşündeler.
Ebeveynlerin yüzde 60'ı uyuşturucu maddelerin gerçek etkilerinden habersizler.
Son yıllarda yaygınlaşan sentetik haplar konusunda ebeveynlerin yüzde 45'inin hiç bilgisi yok.
Yine Çanakkale'de yapılan bir araştırma…

Tek farkı burada araştırmaya katılan öğrencilerin bu maddeleri ilk kez deneme yaşları da belirlenmiş;
Sigarada ilk kez deneme yaş ortalaması 13.5, alkolde 13, uçucu maddede 14, esrarda ise deneme yaş ortalaması 15.
Alışma ve düzenli kullanım yaş ortalamaları da şöyle;
Sigara için 'düzenli kullanım' yaş ortalaması 13.
Alkol için düzenli kullanım yaşı 14.5.
Esrar için 13 yaş…
İlimizde böyle bir araştırma yapıldı mı bilmiyoruz. Yapıldıysa da bizimle paylaşılmadı en azından…
Ama şunu iyi biliyoruz ki Sakarya, İstanbul'un bir nevi arka bahçesi, uyuşturucunun tarlası ve İstanbul'un pislik deposu yani hangarı konumundadır.
Buna coğrafik özelliklerimiz ve yol haritamız da destek vermektedir.
Kapsamlı bir araştırma hem önümüzü görmemiz hem de tedbir geliştirmemiz için önemlidir.
Eğitim deyince aklımıza hemen seviye ölçmekle ilgili araştırmalar ve seviyeyi arttırmakla ilgili çalışmalar geliyor.
Bütün mesele bu mudur?
Çocuklarımızın üç-beş soru çözmeleri midir eğitimin seviyemizin göstergesi?
İlgili ve yetkili herkes, bundan böyle açılan bir okulun kapanan bir hapishane olmadığını biliyor ve söylüyor.
Hemen herkes eğitim seviyesi arttıkça, aksine sosyal ve toplumsal hastalıkların arttığının da farkında…
O halde neyi bekliyoruz Sayın Valim, sevgili emniyet ve milli eğitim müdürüm!
Yoksa takke düşecek kel görünecek diye mi korkuyoruz