Bir gariplik var!.. 

   Ekonomi haberlerine bakıyorum her şey yerli yerinde, ortalık güllük gülistanlık...

   Enflasyon düşüyor, milli gelir artıyor,  kredi notumuz artıyor, ihracatta adeta rekor kırıyoruz.

   Sokağa çıkıyorum durum çok farklı.

   Herkes şikayetçi!.. 

   Esnaf ve iş dünyasından bazı dostlara “işler nasıl?” diye soruyorum…

   Halinden memnun olan yok gibi…

   Karamsar bir tablo çiziyorlar.

   ***

   Hatta geçen gün AK Partide yöneticilik yapan, iş dünyasında önemli bir konuma sahip olan, şehirde birkaç işyeri bulunan bir dostla da konuştuk.

   “İki işyerimi kapatıyorum. Küçüleceğim” diyor.

   Toplumun her kesiminden benzer şikayetler geliyor.

   Emeklilerin durumunu anlatmaya gerek yok.

   Bankadan maaşlarını çekerken kredi borçlarına para kesilmeden tam maaş alan yok gibi…

   İşçiler, memurlar da dertli!..

   Maaş yetmiyor.

   Köylünün halini benden daha iyi bilen olamaz.

   “Gelirim arttı, ürünüm para etti, keyfim yerinde” diyene hiç rastlamadım…

   İşçisi, memuru, esnafı, köylüsü hiç fark etmiyor.

   Herkes sızlanıyor.

   Kimi görsem, “kredi kartım patlak” diyor…

   Hal böyleyken “bitmişim, okeye dönüyorum” diyerek espri yapanlar dahi var.

   Anlayacağınız ortada ilginç mi ilginç bir tablo var.

   Bir yandan enflasyon düşüyor, milli gelir artıyor, kredi notumuz yükseliyor, öte yandan vatandaşın ekonomisi düzeleceğine tam aksine bozuluyor.

   Anlaşılır bir durum değil…

   ***

   Galiba bu durumu özetlemek için bilinen bir fıkrayı bir kez hatırlamak gerekiyor.

   Boks maçı öncesinde, antrenörü boksöre sürekli olarak maçı kazanacağını söylüyor ve moral veriyormuş. Maç başlamış ve bizim boksör başlamış dayak yemeye. İlk raunt bittiğinde antrenör moral vermeye devam etmiş; 
   -Aferin evladım, çok iyi gidiyorsun. Adamı iyi dövdün, devam et... 
    İkinci raunt başlamış, değişen birşey yok. Bizim boksör dayak yemeye devam ediyor, bir gözü de yediği yumruktan iyice morarmış. Raunt bittiğinde antrenörü; 
   - Çok iyi dövüştün, bravo. Adamı öyle dövdün ki neredeyse devirecektin. Devam et iyi gidiyorsun...
    Üçüncü raunt başlamış. Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış. Bizim boksörün kaşı açılmış, dudağı patlamış, burnundan kanlar gelmeye başlamış. Ringin ortasına serildi serilecek. Neyse ki, gong imdadına yetişmiş ve üçüncü raunt da bitmiş. Perişan bir şekilde, kesik kesik nefes alırken, antrenörü başlamış konuşmaya; 
   -Aferin evlat, bu raunt da çok iyiydin. Adamı perişan ettin, az kalsın ringin ortasına seriyordun. Bravo!…
    Ayakta durmakta zorlanan, adeta dizlerinin bağı çözülen boksör artık daha fazla dayanamamış;

   -Hocam, madem ben adamı çok iyi dövüp, perişan ediyorum da, peki ama beni döven kim?
   !!!

---------------------------

Doğruyu söyleyince!..

   Büyükşehir Belediyesi’nin kültürel etkinlikleri kapsamında “Kanser ve Beslenme” konulu konferansa katılmak üzere Sakarya’ya gelen Dr. Yavuz Dizdar’ın AKM’deki konuşması provoke edilmek istendi…

   Kimler tarafından beyaz et satıcıları tarafından…

   Neden?..

   Dr. Dizdar şehir şehir dolaşıp, vatandaşları zehirleyen, hasta eden, hatta insanları kanser edip öldüren gıdalar hakkında duyarlılık oluşturmak adına bilgilendirme yapıyor.

   Dr. Dizdar doğruyu söylüyor.

   “Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali beyaz et üreticileri Dizdar’ı AKM’de konuşturmak istemediler.

   Niye?..

   Dizdar’ın uyarıları onların insan sağlığını tehdit eden rantlarına engel teşkil ediyor da ondan…

   Dizdar gibiler hep konuşacak, bizler de hep yazacağız…

   Ne zamana kadar?...

   Sağlıklı gıdaya ulaşıncaya kadar…

   Yok öyle yağma!..