"Hanımı izin vermediği için tıraş olması caiz mi" sorusuna, "Erkeğin sakal bırakması için hanımından müsaade almasına gerek yok. Erkek sakal bırakmakla memurdur. Erkek, kadından ayrılmak için sakal bırakmalıdır zaten. Kadından ayıran iki uzvundan biri sakaldır. İleride bir adam gördünüz, uzun saçlı, zaten şimdi kadınımız da erkeğimiz de aynı giyiniyor. Bir bakıyorsun uzun saçlı, sakalı da yok. Şimdi yakınına gelene kadar onu kadın zannedersin. Allah muhafaza bir sürü düşünceye de girersin. Ne gerek var insanları meşgul ediyorsun"

İzlediniz ya da duydunuz mu bilmiyorum. Bu sözleri bir tv kanalında Hoca sıfatında biri sarf etmiş. En başından sonuna absürt bir konuşma. Kamuoyunu gereksiz meşgul etmiş,  ama gereken cevabı almamış bir şahıs. Hiç yadırgamadım. Bunun gibi kafalarla, tuhaf kılıklarda ortalıkta dolaşıp, o gözlerle etrafına bakan ve beyinlerinde ki pisliği diliyle boşaltan bir sürü şekil var buralarda da.

 Bu ve benzeri şeref, iffet,  ve ahlak yoksunu, sapık zihniyetlerle,  aynı inançta görünüyor olmamız ona da, onun gibi olmayanlara da Müslüman denilmesi büyük talihsizlik gibi düşünüyorum. Sözde Müslüman, sözde inançlı, sözde insan bunlar, nasıl da hızla çoğalıyorlar… Kılık kıyafet, saç, sakal bir ucube görüntü. Uzaktan bile onları ve benzerlerini gördüğümüzde midemiz bulanıyor. Ne yazık ki onlara karşı önyargılıyız da artık.  Önyargımızın, örnekleriyle sağduyuya dönüştüğünü de görünce, hepsinin bu ve benzer zihniyette olduklarını düşünüyoruz . Bu beyinlerin İslamiyet’i yaşamadığını, Müslümanlık kisvesi altında pisliklerini gizlediklerini de görüyoruz. Neyse ki biz bu nahoş açıklamaların Müslümanlıkla yakından uzaktan ilişkilendirilemeyeceğini de biliyoruz.

Bunlar gibiler, bırakın Müslüman olmayı, başka bir din ile de anılmamalı aslında. Onların bu halleri, böyle beyanatlar yapacak cüreti nereden buluyorlar olduklarını ve nasıl bir zümrenin bunları buralara taşıyor olduğu durumunu hiç anlamıyorum ben. Allah   kadınlarımızı, çocuklarımızı, sakalsız erkeklerimizi hatta tüysüz  hayvanlarımızı onlardan ve o gözlerden korusun diyorum, başka da bir şey söylemiyorum.

İLAHİYATSIZ NASİHAT

Ali Koç Sosyal medyada da büyük ilgi gören, bir etkinlikte yaptığı konuşmada, zaman içerisinde unuttuğumuz ama biran önce anımsayıp uygulamaya koymamız gereken çok güzel mesajlar vermiş. Gelin biz yukarıda ki hocayı unutalım ve Rice mezunu, Harvard lisanslı bu işadamının toplum yararına söylediği cümlelere yer verelim burada .’’ İyi insan olun. Utanmayı, mahcup olmayı unutmayın.’’ Demiş mesela.  ‘Adil olun, merhametli olun. Kendinize yapılmasını istemediklerinizi başkasına yapmayın. ‘’ En önemli sermaye insan sermayesidir. Kendinize yatırım yapın. Dengeli bir hayat kurun. Kendi başarınızın tanımını yapın. Akıntıya kapılıp sürü  mantalitesiyle düşünmeyin ‘’demiş. Ne de güzel söylemiş.

 Toplum olarak kötüye giden bir değişim içerisindeyiz. Şiddeti benimsiyor, olağanüstü çirkinlikleri sıradanlaştırıyor, doğru ile yanlışı ayrıştıramayan bireylere dönüşüyoruz. Dürüstlüğün eziklik gibi görülmeye başlandığı, acımasızlık yapanlara değil de merhamet gösterenlere hayret edilen, sevgiden çok nefret ve kıskançlık gösteren bir toplum görüntüsü veriyoruz. Farkında değiliz belki ama insan olmanın gereği bazı güzelliklerimizi yitiriyoruz. Çok iyi gözlemlenmiş ve en çok neye ihtiyacı olduğu tespit edilmiş bir topluma, bu birkaç madde ile nasıl düzelebileceği yönünde çok yerinde mesajlar gelmiş Ali Koç’tan.  Bizim böyle beyanlara, böyle anımsatmalara ve bu gerçeklere ihtiyacımız var. Salt ilahiyat okuyarak Müslüman, hoca olunduğunda iyi ve düzgün insan olunmayacağını, dini ve insani mesajların sadece hocaların stok’unda olmadığını da biliyoruz çok şükür. Teşekkürler  Ali Koç.