Sevgili okurlar,
Her şeye rağmen hayat devam ediyor!
Yarına çıkmak için, kimsenin bir seneti yok!
Şu ölümlü dünyada, “bir türlü öfkeyi, kini, kıskançlığı, dışlamayı, ötekileştirmeyi” bir kenara bırakamıyoruz!..
Maalesef, egolarımıza yenik düşüyoruz!
Güçü eline geçiren, o gücün imkan ve kabiliyetlerinden yararlandığı gibi, kendi avanesini unutmuyor, milletin ortak zenginliklerinin yağmalanmasına, talana fırsat veriyor, yalanlarla insanları uyutmaya devam ederken, bir yandan zulümde, çağlara damga vuran zalimlerin zulmünü bile aratıyor!?
Yaşadığımız yılların en büyük sorunu bu!
Dünyanın birçok ülkesindeki geri kalmışlığa paralel olarak, yönetimi ele geçirenlerin estirdiği teröre ne denir?
“Yol artasında kırbaçlanmalar, kurşuna dizmeler, sözüm ona din adına, gelenekler adına cezalandırmalar”, maalesef basına da yansıyor!..
Bu acı manzaralar bizleri derinden sarsmaya, yaşamımızı, hayallerimizi de alabora etmeye yetiyor!..

BU ÇİRKİN DİL YAKIŞMIYOR?
“Zilli, eksik etek, serçe, karga, kuzgun, edepsiz, cibiliyetsiz, hain, bay Kemal, terörist” tanımlamalarına bağlı olarak, “dil koparmalar”, tehdit ve korku salmalar bağlamında, “ayağa, başa,beyine kurşun sıkarızlar”, güç gösterimi, diklenmeler, efelenmeler, kabadayılıklar, had bildirmeler, parmak sallamalar, size gösteririzler, siyasetin de kullandığı argümanlar arasına girmişse vay halimize!?
Allah aşkına, ne oluyuruz!
Nereden geldik, nereye gidiyoruz bir bilen var mı?
Bu bölünme, bu ayrışma hayra alamet değil!..
İnsanımızın bir habbe ekmek, iş, aş derdinde olduğu kadar, bu kara kış günlerinde, soğuktan korunmak için çareler, bir sığınacak liman aradığı şu günlerde, kime, nasıl güveneceğiz?
Çaresizlikten, “kime oy vereceğiz, kimi seçeceğiz” diyenlerin çaresizliği ise ,bir başka acı gerçek!
Öyle ya, kimi seçeceğiz!
Bunca yıl yaşanmışlık, bunca yılın deneyimi ve acı ve tatlı günlerin tecrübelerini edinmişler bile, bu soruyu soruyorsa, gerçekten vay halimize!
Öyle ya, kime oy vereceğiz!?

SAĞ-SOL KAVGALARI?
Bu  keşmekeş durumu bizler daha öncede yaşadık!
“İdeolojiler” adına dayatılan ve adına “sağ-sol kavgası” şeklinde yansıyan yıllarda da;” korku, şiddet, terör, ötekileştirme, ayrıştırma, kutuplaştırma” yaşamın acı ama bir gerçeği idi!
Ne oldu?
Türkiye, bu yıllarda hayata diklenen gençlerini, yiğit evlatlarını bu kavgaya kurban verdi!..
Ders aldık mı?
Ders çıkardık mı?
Geldiğimiz bu nokta, bize acı gerçeği söylüyor!
O yıllar,”Amerika, Rusya” bağlamında, bir ayrışma sözkonusu idi..
“Titocu, Lenenist, Maocu” bölünmelere karşılık, komonizme karşı saf tutanların, birbirini kırdığı,ezdiği,kurşunladığı günlerden alacağımız çok ders var!..
Ama, kimse bu ders almaya, ders çıkarmaya yanaşmıyor!?..
Çünkü yine içimize fitne,fesat düşürüldü!
Yine karpuz gibi ikiye bölündük!
Yine “beceriksiz siyasetin aldanmışlığına” düşürüldük!
Şimdilerde, “din temelinde, aidiyet vurgusu ile mezhep kavgalarını, kutsallar üzerinden varlığını sürdürme, iktidarda kalma anlayışı” ülkenin başına “yeni bela” olarak sarılmak isteniyor?..
Manzara bu ya, tam da cesur, araştırmacı, bir devre yazıları ile görüşleri ile damga vurmuş, bombalı bir saldırı sonucu hayatını kaybetmiş olanGazeteci,Yazar Uğur Mumcu’nun 29.Ölüm Yıldönümünü idrak edeceğimiz bir günde, bir başka acı haber ile sarsıldık!..

MAVİ GÖZLÜ KADIN?
Türk sinemasının, bir dönem Türk siyasetinin renkli bir siması Fatma Girik’imizi kaybettik!
Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Fatma Girik’in vefatını sosyal medya hesabından şu ifadelerle duyurdu:

“Yeşilçam’ın ve Şişlimizin büyük değeri, ilçe başkanlığı yaptığım dönemde birlikte çalışmaktan onur duyduğum eski Şişli Belediye Başkanımız sevgili Fatma Girik’i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim.”
Öğrencilik ve gençlik yıllarımızın vazgeçilmez kraliçelerinden biriydi Fatma Girik..
Akyazı Sayılı ve Ünlütürk sinemalarındaki en yeni filmlerini izlemek için arkadaşlarımız ile birlikte Akyazı’nın yolunu tutardık.
Ne güzelliklerdi!
Ne gençlik idi be!
Peh, peh, peh!
Öğrenen, sorgulayan, koşan, çalışan, üreten, sorumluluk üstlenen..

BİZİM STARLARIMIZDI!
Şimdinin gençleri, öğrencileri bu güzellikleri yaşayabiliyorlar mı?
Onların gönüllerinde, kalplerinde bir Fatma Girik, bir Türkan Şoray, bir Filiz Akın, bir Hülya Koçyiğit, bir Pervin Par, bir Sevda Ferdağ, bir Gönül Yazar,bir Zeynep Değirmencioğlu, bir Tarkan, bir Yılmaz Güney, bir Yıldırım Gençer, bir Erol Taş, bir Kadir Savun, bir Göksel Arsoy, bir Ayhan Işık, bir Tamer Yiğit, bir Ediz Hun, bir  Sadri Alışık, bir Kemal Sunal, bir Şener Şen var mı acaba?
Bizim nesil, bu saydıklarımın yanı sıra diğer sinemaya, tiyatroya gönül verenler, eşsiz güzel filmlerindeki öğretiler ile aşklar ile sevgi ve saygı öğretileri ile büyüdük, hayata tutunduk...
Hayattan göçüp gidenlere Allah gani, gani rahmet eylesin, hayatta olanlara Mevla’m sağlık afiyet versin!

UĞURLAR OLSUN!
Bir gazeteci olarak Uğur Mumcu’nun, o yıllar yazılarını Cumhuriyet’ten ilgi ile takip edirdik...
Favori yazarlarımız arasında rahmetli Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Kabaklı, İlhan Selçuk, Tarık Buğra, Rauf Tamer, Hasan Pulur, Ali Sirmen, Ergun Göze ve diğer yazarlar bulunuyordu..
Hem sağdan, hem soldan yazarları takip etmek, bir başka hobim idi.
“Okumak, bilgilenmek, aydınlanmak, araştırmak”, öğretmenlerimizin emeği idi..
Gazetecilerin hedef alındığı, kurşunlandığı yıllarda Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Necip Hamlemitoğlu ile Hırant Dink cinayetleri beni derinden sarsmıştır!..
İnanılacak gibi değil?
“Neden, niçinler” hala cevap bulamadı ya, ona yanarım!
Elbette bu dönemde aydınlarda hedef alındı!..
Hatta siyasilerde hedefe kondu!
İnsanımızı bilgilendiren, haberdar eden, doğruları, eğrileri cesurca yazan gazetecilerin hedef alınması, kurşunlanması, bombalanmasının altındaki gerçekleri herkes biliyor ama, maalesef gerçekleri resmiyette kimse dillendirmiyor!?
O sözü edilen “bir tuğlanın çekilmesini” ve o “sır duvarının yıkılmasını” umutla bekliyoruz..
Bir gazeteci olarak, dostlarımız ile Brüksel’de başta Uğur Mumcu olmak üzere, teröre, birçok karanlık işlere kurban giden gazeteci, yazar, çizer ve aydınlarımızı rahmetle anıyoruz, ruhları şad olsun!

DÜNYA KİMSEYE KALMIYOR!
Bu manada son olarak, bir yorumu nedeniyle  gece yarısı evinden alıkonan gazeteci meslektaşımız Sedef Kabaş’ın, bir sanatçı olarak Sezen Aksu’nun hedefe konmasını şiddetle kınıyoruz!
Kimes kendini yasaların üstünde göremez!
Kimse, fikir ve düşünce özgürlüğünü yok sayamaz!
Kimse, kalemimize, ellerimize zincir vuramaz!
Büyük acılar yaşamış, karanlıklar içinden çıkmış, bugünlere gelmiş olan Türkiye’ye, bu tür olaylar, gelişmeler yakışmıyor..
Kimsede durumdan kendine vazife çıkarmasın!
Bu hesaplaşma, bu kin, bu öfke bizi eski günlere götürür!
Lütfen itidal!
Lütfen hoşgörü!
Lütfen tolerans!
Kim yolcu, kim hancı?
Durun bakalım!
Lütfen, sevelim, sevilelim, saygıda kusur etmeyelim!
Zira bu dünya kimseye kalmıyor!
Yusuf Cinal yazıyor/25 Ocak 2022 Brüksel