Sakaryaspor tarihinin önemli isimleriyle yaptığımız röportajlarımızı sürdürüyoruz. Konuğum Özcan Öner, Sakaryaspor tarihinde çok özel yeri olan isimlerden biri. Kendisi 1977 yılında çok genç yaşta Sakaryaspor’da yöneticilik yapmış. Şampiyon olduğumuz sezon transferlerin büyük bir kısmının altında imzası var. Öner’in hikayesi bununla da sınırlı değil. Sakaryaspor’un şampiyon olmasından 1-2 ay önce yurtdışına çıkmak durumunda kalıyor. Ve 40 yıl Kanada’da yaşıyor. Kanada’da Sakaryasporsuz geçirdiği tek bir an dahi yok.

Öner’le şampiyon olduğumuz yılları, transferlerin hikayelerini, Kanada yıllarını ve yurda dönüş hikayesini konuştuk. Okuduğunuzda Sakaryaspor’u sevmenin nasıl bir şey olduğunu emin olun çok daha iyi anlayacaksınız.

Birbirinden kıymetli hikayeler, anılar, yaşanmışlıklara şahit olacaksınız. Ve en önemlisi de Sakaryaspor’u karşılıksız sevmenin samimiyetini hissedeceksiniz.

- Sakaryaspor’un şampiyon olup tarihinde ilk kez birinci lige yükseldiği yıl Sakaryaspor’da yöneticilik yaptınız. Tam olarak göreviniz neydi, o dönemlerden biraz bahseder misiniz?

- Şampiyonluk yaşadığımız yıl Sakaryaspor yönetiminde Genel kaptan olarak görev yapıyordum. Ama Sakaryaspor’da ilk olarak 1977 yılında yönetici olarak görev aldım. Dr. Gündüz Serin’le birlikte başladım. Hatta o zaman Gündüz abiyle baş başa kalmıştık. Ne yapacağımıza karar veremiyorduk. Dönemin valisine gidip ne yapacağımızı sormuştuk, Vali bey de ben sizi yardımcı olurum demişti. Ondan sonra düştük yollara. Sanayideki dostlarımızı ziyaret ettim. Ali Özpilavcı, Pompacı Mustafa, Besim Serbes’le bir ekip kurduk. Gündüz abi, Dr. Nihat Çark’ı davet etti. Niyazi Mumcu, Necati Müftüoğlu derken bir yönetim kurulu oluşturduk. Çok zor geçen bir dönemdi. Aykut Yiğit’in transferiyle biraz gelir elde etmiştik. Rahmetli Ünal Ozan o dönem belediye başkanıydı. Bize ciddi bir yardımda bulundu. Futbolcuları belediyede çalışıyor gibi gösterip sigorta primlerinin ödenmesini sağladık. Ünal abi Maltepe’de bir fırın vardı, onun üstünü bize tahsis etti. Orayı derleyip toparladık da futbolculara yatacak yer sağladık. Restoranlarda Sakaryaspor takvimleri satıp gelir elde etmeye çalışıyorduk. İki yıl böyle geçti.

- Şampiyonluk yönetimi nasıl oluştu?

- Gündüz abi çok yorulmuştu. Artık ayrılmaya karar vermişti. Bu süreçte Tuncer Tepe Sakaryaspor’a 100 bin tl’lik destek sağlamıştı. Gündüz abinin başkanlığı bırakmasının ardından, Tuncer abinin kapısını çaldık. Tuncer abi sağolsun, bu görevi üstlendi. Hatta, ‘ben futboldan çok anlamam. Eğer şampiyon olacaksak, siz sorumluluk alacaksanız bu işe girerim’ demişti. Bize her türlü desteği veriyordu. Biz hemen kolları sıvadık. Sonra benim yakınım da olan Serkan Acar’ı buldum. Serkan Acar’dan Necdet Niş transferi konusunda yardımcı olmasını istemiştim. Necdet hocanın transferi bazı arkadaşlarımızı tedirgin etti, biz bu paraları nasıl öderiz diye çekindiler. Hatta istifa edenler oldu.

- Hemen ardından ciddi transferler yapıldı.

- Tabi. Necdet abiyle yol haritası belirledik. Necdet abi, bazı önemli futbolcuların Fenerbahçe ile sözleşmelerinin biteceğini, bu isimlerin transfer edilmesinin katkı sağlayacağını söyledi. Fenerbahçe yönetimi ve sporcularla temas kurduk. yanlış hatırlamıyorsam, 70 milyona yakın bir para ödedik. Cemil Turan bize yardımcı oldu. Kaleci Fuat, Coşkun Demirbakan, Bahri Kaya, Emin İlhan, Zafer Göncüler, İbrahim Tok, Yenal Kaçıra, gibi çok önemli isimleri transfer ettik. Lisanslarını aldığımız gün topçularla beraber atladık arabaya Şemsiyeli Park’a geldik.

- Bu transferlerle birlikte herkese bir güven gelmiştir.

- Kesinlikle. Bu söylediğiniz şey çok önemli. Yönetici biraz böyle olmalı. Güven vermeli. Yö-ne-ti-ci, yani yöneten, idare eden. Yönetici bu psikolojiyi de yönetebilmeli. Bir yandan böyle transferler yaparken diğer yandan da kulübe gelir elde etmeye çalışıyorduk. O dönem insanlar ampul bulamıyordu. Biz bir tır ampul getirdik, tırı belediyenin önüne çektik, ampul sattık. Kulübe çok ciddi gelir elde ettik. Demir, çimento, kum ocağı.. ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyorduk. Bizim yönetimin şöyle bir yanı vardı; biz Sakaryaspor’u bizim takımımız olarak görmüyorduk. Şehrin takımıydı. Bizde siyaset olmazdı. Her fikirden insan vardı. Biz Sakaryaspor’u basamak olarak kullanmadık. Buradan bir yerlere geliriz, milletvekili, il başkanı, belediye başkanı oluruz diye bunların peşinden koşmadık. Tek bir gayemiz vardı, Sakaryaspor’un başarılı olması. Sakaryaspor’a hayatını veren, parasını veren, ailesinin rızkını Sakaryaspor’a harcayan, bu takımı şampiyon yapan isimlerin hayatı ortada. Hiç kimse bu takımı basamak olarak görmedi. Sakaryaspor’un başarısında Ünal Ozan’ın ve Gündüz Serin’in ciddi emekleri vardır. Onlar zor zamanda takıma destek oldular.

- Şampiyonluk yılından bahsedelim. Nasıl bir ortam vardı, yönetimin başarılı olmasının sebebi neydi?

- Buna vereceğim tek bir cevap var; kenetlenme. Biz bir hedef etrafında toplandık ve birbirimize kenetlendik. Rauf Batuboylu, İbrahim Şirin, Zafer Demircioğlu gibi çok kıymetli isimlerle bir arada olduk. Başarılı olacağımıza inanmıştık. Herkes göreviyle ilgilendi. Muhasebeden sorumlu olan kişi sadece muhasebeyle ilgilendi. Futbolculardan sorumlu olan sadece futbolcularla ilgilendi. Herkes sadece kendi işine odaklandı. Disiplinli bir ekiptik. Birbirimize çok saygılıydık. Yönetim kurulu üyeleri olarak birbirimizi çok seviyorduk. Asla dedikodu gibi şeyler olmazdı. Altyapıya büyük önem verdik. Nejat Ersin, Sezai Çiftçi, Aykut Yiğit, Mustafa Şirin, Ercan Zorlu gibi genç sporculara sahiptik. Tabi ki bazı engellerle de karşılaşırdık. Dönemin il spor müdürü bize çok zorluk çıkaran bir isimdi. Ama bu zorlukların hepsinin üstesinden gelmeyi başardık.

- Sakaryaspor’u sevenlerle o yıllardan unutmadığınız bir maçı paylaşır mısınız?

- Rizespor ile Göztepe’nin şampiyonluk yarışı içinde olduğu bir sezonda, kendi sahamızda Rizespor’u konuk edeceğiz. Çok gergin bir ortam vardı. Hatta futbolcularımız ı o stresten uzak tutmak için yönetici arkadaşım İbrahim Şirin’in otobüsüyle futbolcuları Abant’a götürdük. Bu tartışmalardan uzak kalsınlar diye. O dönem Bülent Ecevit Başkanlığında kurulan hükümetin önemli isimlerinden biri bizimle irtibata geçmişti. Ayrıca Göztepe tarafından birilerinin de yine bizim takımla irtibata geçtiği söyleniyordu. İnanılmaz bir hafta geçirmiştik. Her taraftan rica, baskı geliyordu. Asla unutulmaz bir maçtı. Birde deplasmanda Aydın ile karşılaştığımız maç vardı. 1-0 yenmiştik. O maçta bizim için çok özeldi.

- Özcan Öner’in ilginç bir hikayesi var. Biraz bu hikayeden söz edebilir miyiz?

- 1955 yılında Sakarya’da doğdum. Babamı 11 aylıkken kaybetmişiz. Bu nedenle beni dedem rahmetli Süleyman Öner büyüttü. Dedem esnaftı. Vefatından sonra dedemin işini ben devraldım. Yedek parçacılık yapıyordum. Liseyi Sakarya’da okurken, Sakaryaspor sevdasına kapıldık. Önce taraftar olarak bu camianın bir parçası oldum. Daha sonra ise yöneticilik yapmak nasip oldu. Maddi manevi Sakarayspor’a her zaman katkı sağlamaya çalıştım. Çok ciddi bir emek verdim. Mevzu Sakaryaspor olduğunda hiçbir zaman geri durmadım. Her şeyimizle takımımızın yanında olduk.

- Tam bu yıllarda hayatınızda önemli bir yol ayrımına gidiyorsunuz ve Sakarya’dan ayrılmak durumunda kalıyorsunuz.

- Evet, benim için zor yıllardı. Sakaryaspor ile bu kadar içli dışlı olduğumuz bir dönemde şehirden ayrılmak kolay olmadı. Bunca mücadele verdik, başarılı olduk ama ben şampiyonluğu göremedim. Yapılan transferlerin büyük bir kısmının altında imzam var ama şampiyonluğu yaşamak bana nasip olmadı. Şampiyonluktan 1-2 ay önce yurtdışına çıktım. Ailemin bir kısmı Kanada’da yaşıyordu. Bende o zaman başvuruda bulunmuştum. Tam Nezihi’nin transferinin ardından vizem çıktı ve bu çok sevdiğim şehirde ayrıldım. 40 yıl Kanada’da kaldım. Ve şimdi tekrar şehrime dönmenin mutluluğunu yaşıyorum. Ben bu şehri çok seviyorum.

- Sakaryaspor sizin için ne anlam ifade ediyor?

- Biz bu şehirde doğduk büyüdük. Bu şehirde para kazandık. Bu şehir bize çok şey kattı. Ancak şunu söyleyeyim, bana desen ki, hayatında en çok sevdiğin insanlar kimlerdir. Benim cevabım belli; Sakaryaspor’daki yönetim arkadaşlarım. Ben bu arkadaşlarımla hala görüşüyorum. Bu insanlarla kader birlikteliği yaptım. Asla unutamam. Sakaryaspor benim için çok büyük bir anlam ifade ediyor. Benim için dostluk demek, sevgi demek, arkadaşlık demek. Kanada’ya giderken Sakaryaspor’dan ayrılmak çok zor geldi. O zamanki dostlarımız, abilerimiz bilirler, benim Sakaryaspor ile olan ilişkim biraz farklıydı. Sakaryaspor’a çok büyük ekonomik destekler sağladım. Ama daha sonra evet biraz sıkıntı yaşadığım bir dönem oldu. Ama hiç pişman değilim. İyi ki Sakaryaspor’a maddi manevi destek sağlamışım. İyi ki bu şehri sevmişim. İyi ki hiçbir karşılık beklemeden Sakaryaspor’un yanında olmuşum.

Kanada’da mobilya almadan önce radyo alıp Sakaryaspor’u takip ettim

- Nezihi’nin transferinde de siz varsınız, değil mi?

- Tabi. Bursa’ya gittik. Kulüp başkanı Süleyman bey ile görüştük. O zaman Bursaspor kulüp başkanı ile Nezihi arasında bir sorun vardı. Biz pazarlık yaptık, Süleyman beyden rica ettik, bize yardımcı olmasını istedik ve sonunda anlaştık. Asıl önemli olay ise şudur. Süleyman beyle anlaştıktan sonra Nezihi ile oturduk ne kadar ücret istediğini sorduk. Nezihi’nin verdiği cevabı asla unutamıyorum; abi ben size bir rakam söylemeyeyim. Ben sahaya çıkıp, futbolumu oynayayım. Siz benim performansıma göre sezon sonu paramı ödersiniz dedi. Ben bunu asla unutamıyorum. Hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Bu yüzden Nezihi’yi asla unutamam.

- Kanada’ya gittiğinizde Sakaryaspor’u takip etmeye devam ettiniz mi?

- Size çok ilginç bir şey anlatacağım. Ben Kanada’ya gittim. Ev tuttuk. Kalacağım yer belli oldu. Eve tek bir mobilya almadan önce ne aldım biliyor musunuz; radyo. Türkiye’deki maçları takip etmek, Sakaryaspor’dan haberdar olmak için radyo satın aldım. Evde yatağım yoktu. Çocuklarım yerde yatıyordu, ben önce radyo satın alıp Sakaryaspor’u takip ettim. Ben Kanada’da yaşadığım 40 yıl boyunca aslında her gün Türkiye’yi, Sakarya’yı yaşadım. Sonunda çocuklarım bu durumu anladı ve baba istersen sen artık memlekette dön dediler. Çünkü buraları çok seviyordum. Bu şehrin sokakları burnumda tütüyordu. Bu şehrin restoranlarını, köftecilerini, bulvarını hiç unutamadım. Hep aklımda, gönlümde bu mekanlar vardı.

- Sakaryaspor’un bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?

- Önümüzde Play Off süreci var. İnşallah başarılı oluruz. Ben Sakaryaspor’da görev yapan insanların Sakaryaspor’un başarısı için çalışacağına inanırım. Sakaryaspor’un kötülüğünü isteyeceklerini asla düşünmem. Artık hayat değişti. Kulüpler daha profesyonel yönetiliyor. İnşallah bizim arkadaşlarımız da bugün ve gelecekte bu profesyonelleşmenin gereklerini yerine getirirler. Artık gelir elde etmek biraz daha kolaylaştı. Sakaryaspor’un yeniden eski günlerine dönüp, başarılar elde etmesi için kurumsallaşama adına gereken adımları atması gerekiyor. Sakaryaspor varlığıyla, efendiliğiyle Türk sporunda örnek bir kulüp olmalı. Altınordu’nun yaptığına benzeyen bir çalışmanın içerisine girmemiz gerekiyor. Dünya değişti. 21. yüzyılda artık kavgayla, gürültüyle, bağırarak, çağırarak başarılı olunamaz. Akılla doğru adımların atılması gerekir.

RÖPORTAJ KADİR ŞİRİN

Editör: TE Bilişim