Başları sıkıştıkça ‘bizi bir tek siz anlamadınız, oysa Dünya bizi kıskanıyor’ diyorlar.

Tabi ki dünyadan kastettikleri gelişmiş ülkeler… Kalkıp da Uganda ile kıyaslayacak değiller. Nitekim bizi kıskandığını ifade ettikleri ülkeler arasında Almanya adı sık sık geçiyor. Bunun doğruluğu teyit etmek için kalkıp Almanya’ya gidecek halimiz yok elbette, bunu onlar da biliyorlar. Yani bir nevi ‘Ben Halep’teyken’ diye başlayan hava atmanın tipik bir örneği ama hikayenin bu kısmında ‘Halep oradaysa, arşın burada, hadi bakalım atla da görelim’ diyen de olmayınca algıları işe yarıyor.

Almanya derken, Alman halkını kastettiklerini sanmıyorum. Biz burada açlık ücretinin çok çok altında bir asgari ücrete talim ederken, çalışma saat ücreti olarak 9 buçuk Euro kazanan bir Alman bizim neyimizi kıskansın?

Almanya bizi kıskanıyor derken, Almanya’yı yönetenlerin de bizi kıskandığını hiç sanmıyorum. Örneğin pandemi döneminde, yeter ki evden çıkmayın, sağlığınızı koruyun diye, kısıtladığı bütün vatandaşların zararını tazmin eden, halkına para desteği veren o Almanya, bedava maske bile dağıtamayan bir ülkenin nesini kıskansın?

Ha, kıskananlar da vardır elbet. Örneğin ‘yahu biz birazcık halkımızı ihmal etsek hemen üzerimize yükleniyorlar, siz ne yaptınız da bu halk sizi hiç eleştirmiyor’ babından kıskananlar olabilir. Çünkü biz öyle bir milletiz ve bizi yönetenler bu manada çok şanslı…

Buradan elektrik konusuna geleceğim. Malumunuz yıllardır elektrikte kayıp-kaçak zararını bize ödetiyorlar.

Farz edin ki bir lokantaya gittiniz, yediniz, içtiniz. Hesap geldi ama bir tuhaflık var. Bu nedir dediğinizde size verilen cevap ‘bazı müşterilerimiz hesabı ödemeden kaçıyorlar, biz de hükümetin bize verdiği yetki ile bu zararımızı sizinle paylaşıyoruz’ olsa ne yaparsınız?

Yok, yok… Asarım keserim havalarını bir yana bırakın, kendinizi de beni de kandırmayın. Öyle bir milletsiniz ki, kuzu kuzu ödersiniz. Nitekim ödüyorsunuz da… Bugün elektrik kayıp kaçak bedelini ödeyen yarın onu da öder.

Hakkını yemeyelim, bu manada hakkını arayan kişi ve kurumlar oldu. Ama çoğunluğu sol-sosyalist düşünceye sahip olan kişi ve kuruluşlar…

Haliyle sizin, size takılan at gözlüğü ve size biçilen ideolojik tavır sebebiyle çoğunu yuhaladığınız kişi ve kuruluşlar.

Ama itiraf edin, el altından da ‘inşallah itirazları kabul edilir de bu yükten kurtuluruz’ beklentisine de girdiniz. Kabul edin…

O sevmediğiniz hatta zaman zaman ideolojik dolmuşa binip küfrettiğiniz kişi ve kuruluşlar itirazlar ettiler, davalar açtılar.

Yıllardır iktidarın, ardından da Saray’ın ağzına bakarak karar veren karar makamları, önce biraz direndilerse de özellikle yeni sisteme geçişimizle birlikte teslim oldular ki elektrik şirketleri kayıp/kaçak bedelini vatandaşa yüklemeye devam ediyor.

Baktılar ki tık yok, alan da veren de memnun, haliyle işi azıttılar, kayıp/kaçak bedelinden vazgeçtim, şirketlerin temsil ve ağırlama bedellerini bile bu halka yüklediler.

Yani, o yukarıda bahsettiğim lokantada faturanıza yediğiniz, içtiğiniz, hatta işyerinin kayıp/kaçak bedeli toplamının altına bir ibare daha düşüldü; Patronun seyahat giderleri…

E o da insan, alıp karısını şöyle bir tatile gitmesin mi veya işyerini tanıtmak için seyahate çıkmasın mı?

Neyse ki sağdan soldan itirazlar yükseldi. Belki de ‘onlar da solculaştı zaten, CHP’nin ipine tutundular’ diye burun kıvırdığınız İYİ Parti harekete geçti, milletvekilimiz ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır, bir soru önergesiyle olayı gündeme taşıdı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanıtlaması istemi ile TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi.

Hepimiz adına sordu;

“Elektrik Dağıtım ve Perakende Satış Tarifesinin Düzenlenmesi hakkındaki iki ayrı tebliğe göre önümüzdeki 5 yıllık dönemde elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik tedarik şirketlerinin yaptıkları masrafların vatandaşın faturasına ne şekilde yansıtılacağı belirlendi.

Bu tebliğe göre dağıtım ve tedarik şirketlerinin yıl içinde yapacağı dernek aidat giderleri ile temsil ve ağırlama, ilan, danışmanlık ve müşavirlik giderleri, şirketlerin yapacağı haberleşme, seyahat ve konaklama harcamaları ile personel yollukları odalara ödedikleri aidatlar ve büro harcamaların vatandaşın faturasına yansıtılacaktır.

Buna göre;

1- Şirketlerin özel masraflarının bile vatandaşın faturasına yansıtılmasının sebebi nedir?

2- Açlık sınırında yaşayan vatandaşlarımız faturasına eklenen bu yükü nasıl kaldıracaktır?

3- Pandemi döneminde daha da zor günler geçiren küçük esnafımız ve vatandaşımızın şirketlerin insafına bırakılması insan haklarına uygun mudur?

4- Yine bu dönemde esnafın işyerleri kapalı olmasına rağmen neden elektrik parası alınmaya devam edilmektedir?

5- Dünya ve Avrupa Birliği ülkelerinde pandemi ile mücadele esnasında hükümetlerin aldığı (elektrik ödemesine ilişkin) kararlar nelerdir? Elektrik faturasına zam mı yapılmıştır, yoksa indirime mi gidilmiştir?

6- Akılla yönetilen ülkelerde böyle bir durum söz konusu mudur? Bunun başka bir örneği var mıdır? Elektrik şirketlerinin giderleri hangi kanun, hangi ahlaka göre vatandaşa yüklenmektedir?

7- AKP iktidarında 18 yıl boyunca elektrik faturasına yapılan zamlar nedir? Elektrik faturası borcunu ödeyemediği için hacze uğrayan vatandaşımızın sayısı nedir?”

İlk fırsatta Ümit Dikbayır ile görüşüp ayrıntıları paylaşacağım.