Geçtiğimiz Pazar günü İYİ Parti Sakarya 2. Olağan Kongresi gerçekleştirildi.

Pandemi sürecinde bile hız kesmeyen İYİ Parti Sakarya teşkilatı, bu canlı ve heyecanlı kongresi ile de gösterdi ki; İYİ Parti’nin Türk siyasetine büyük katkıları olacak, oluyor da…

Genel kurulun önemli misafirleri de vardı.

Divan Başkanlığı’nı üstlenen Grup Başkan Vekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, Kocaeli İl Başkanı Şanbaz Yıldız ve yöneticileri, Düzce İl Başkanı Yunus Özay Er ilimizdeydiler.

Sair siyasi partilerden de katılım oldu ama maalesef iktidar ve iktidar ortağı partiler bir temsilci bile gönderme nezaketinde bulunmadılar.

CHP İl Başkanı Ecevit Keleş,Saadet Partisi İl Başkanı Fahrettin Bay, Gelecek Partisi İl Başkanı Ender Serbes, Deva Partisi İl Başkanı Mehmet Erdoğan yönetimleriyle birlikte oradaydılar.

Sivil toplumun tek temsilcisi olarak da Muhtarlar Federasyonu Başkanı Erdal Erdem vardı.

Mevcut başkan Selçuk Kılıçarslan, rakipsiz girdiği seçimde 492 oy alarak bir dönem daha sorumluluk üstlendi.

Açıklamasında; Beni bu göreve tekrar layık gören kıymetli İl delegelerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Önümüzdeki dönemde yeni il yönetimim ile birlikte sizleri mahcup etmeyeceğimize, aynı azim ve kararlılıkla partimizi iktidara taşımak üzere çalışmalarımızı sürdüreceğimize bir kez daha söz veriyorum” dedi.

Ayrıntılarını bir başka yazımda değerlendireceğim. Çünkü bugün Lütfü Türkkan’ın, gündeme dair önemli açıklamalarını paylaşmak istiyorum.

“Ben, iktidarın kamuoyuna dayattığı yapay gündemi değil, Türkiye’nin gerçek gündemini konuşuyorum” diyen Türkkan, hükümeti “Türkiye’de insanlarımız işsizlik ve borç yükü altında giderek ezilmeye devam ederken, millet gerçek sorunlarına çözüm beklerken, ülkeyi yönetenlerin derdi sosyal medya yasakları, işe yaramayan ama birilerinin çok işine yarayan torba kanunlar ve paralel barolar” sözleriyle eleştirdi.

Aldığım notları özetle paylaşayım;

“Kısaca iktidar, ekonomik krizi konuşturmamak için cebinde sürekli boş ve yapay gündemler taşımaya devam ediyor. İktidarın konuşulmasından korktuğu tek konu ekonomi. Çünkü; ekonomi berbat. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilirken AK Parti pembe tablolar çizdi ve birçok vaatte bulundu. Türkiye yeni sistemle beraber dünyadaki ilk 10 ekonomi içerisine girecekti, geldiğimiz noktada ilk 20'de tutunmakta zorlanıyoruz. Hani dolar düşecekti. Türk Lirası değerlenecekti ya. Dolar 2018'de 4,68 liraydı. Bugün 6,85. Bu rakama da kanmayın, 7 lirayı aşmasın diye Türkiye'nin 100 milyar dolarını heba ettiler. Yani 15 tane Osmangazi Köprüsü'nü ya da 10 tane İstanbul Havalimanı parası kadar dövizi piyasaya verdiler ama yine olmadı.

Hani Başkanlık sistemi geldikten sonra kimse yatağa aç girmeyecekti? Geldiklerinde dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.714 liraydı, şimdi ise 2.431 lira. İnsanlar açtı, şimdi aç ve sefil oldular.

Gelinen 2 yıllık sürecin sonunda sadece ekonomi değil, demokrasi ve hukuk alanlarında da ülkemiz kara bir tablo yaşıyor. Tek adam sisteminin hukuk, akıl ve demokrasi dışı uygulamaları zaten ekonomiyi kronik bir hastalığa sokmuştu. Tüm bunların üzerine bütün dünyada etkili olan Korona virüs belasıyla Türk ekonomisi adeta komaya girdi. Salgın sürecinde yüz binlerce işyeri kapandı, sayıları milyonlarla ifade edilen insanlar işsiz kaldı. Kovid-19 sürecinde Türkiye, tarihinin en yüksek işsizlik oranlarına ulaştı. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun hesaplama yöntemine göre işsiz sayısı yaklaşık 18 milyona dayandı.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi Merkez Bankası’nın rezervleri, bırakın sıfırı tüketmeyi, eksi 24 milyar dolar görünüyor. Devlet kefen parası sayılan ihtiyat akçesini önce yediler. O da kesmedi, bundan böyle ihtiyat akçesi ayırmaktan da vazgeçtiler. Tablo bu kadar kötüyken, hala ekonomi iyi diyorsunuz. İktidar bu ekonomik şartlarda ülkeyi daha fazla yönetemez. Yönetemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Henüz daha kötünün kötüsünü görmedik. Türkiye de dahil dünya ekonomisi en iyi ihtimalle yüzde 5 küçülecekti. Ancak daha sonra OECD’nin yenilen raporuna göre ekonomimizdeki küçülme oranı ek yüzde 3,5 bir artışla yüzde 8,5’ları bulacak. Bu şu demek; önümüzdeki dönemde daha az üreteceğiz, daha az ihracat yapacağız. Turizm gelirimiz daha da azalacak, daha az kazanacağız. Daha çok yoksullaşacağız.

Lafı uzatmadan söyleyeyim. İktidarın hamlelerine bakıyorum baştan sona seçim yatırımı kokuyor. Erken seçim bağıra bağıra geliyor. Psikolojik ve ekonomik olarak yıpranan vatandaşlarımızı olası bir erken seçimde iyi hissettirecek şeyleri de düşündüler.

Şartlar daha da kötüleşmeden insanlara ikinci el araç al, 6 ay sonra öde, sıfır alırsan 12 ay sonra öde dediler. Ya da zararına verilen konut kredisiyle evini bugün al, 12 ay sonra ödemeye başla demenin ne anlama geldiğini ilk bakışta anlamak zor. Daha vergi ödemesi gelmeden, daha aldığın kredinin geri ödemesi gelmeden, daha güneşlendikten sonra çektiğin tatil kredisinin borcu gelmeden seçime gidecekler gibi duruyor.

İktidar koltukta kalmak uğruna ülkeyi ekonomik iflasa sürüklemeyi göze aldı. Sürekli karşılıksız basılan paralar ve verilen krediler bunun göstergesi. Karşılığı olmadan basılan para enflasyonu patlatmadan, piyasayı paraya boğup seçime gitmek istiyorlar. Seçimi kaybetseler bile iktidar kendisine teselli ikramiyesini çoktan hazırladı.”

Yarın da İl Başkanı Selçuk Kılıçarslan’ın görüşlerini paylaşacağız.