Teyyolar'a Oy Yok

   
   KİM Teyyo Pehlivan, o mu, bu mu... 
   Evvela Teyyo Pehlivan'ı tanıyalım. Erzurumda anlatılır, Teyyo Pehlivan önemli bir palavracıdır; ona palavracılar kralı da denilebilir.
   Yalancıdır, inandırıcı olmayan fakat anlattığında şaşırtan yalan uydurmakta üzerine yoktur. Ne Erzurum'da, ne Türkiye'de benzerine rastlayabilirsiniz...
   Arasanız belki dünyada başka bir Teyyo bulamazsınız...

   Teyyo Pehlivan'ı "Teyyo Pehlivan" yapan yalanlarıdır. Teyyo gibi insanı kızdırmayan fakat hoşlaştıran yalancıya ömrümde rastlamadım. Teyyo rastladığım ilk büyük yalancı...
   * * *

   Erzurum Pasinler'de 1913'te dünyaya gelmiş bir Dadaş. Asıl adı Tayyip İde. Ona herkes Teyyo Pehlivan demeye başlamış.

   Alışmış bu isme...

   Sevmiş, ısınmış...

   O gün bu gün Tayyip İde, palavracılar kralı olarak ünlenmiş... 

   1999’da sizlere ömür...

   Vefatından önce anlattığı son bir olay hâlâ dillerde dolaşıyor. Teyyo Pehlivan'ın, o olayın yalan ve palavra olmadığına herkesi inandırmak için hiç sevmediği bir komşusunun üzerine yemin ettiği de anlatılır."Yalansa ölüsünü göreyim" dedikten bir gün sonra komşusunun  hayatını kaybettiği bilinir...

   * * *  

   Son anlattığı hikâyeyi Teyyo Pehlivan’ın ağzından inleyelim, o anlatıyor:  

   -Bir gün Hasankale belediyesine ait otobüse bindim Amerika'ya gittim. Baktım yolda Demi Moore'un (Seksi Amerikalı sinema starı) arabasının tekeri patlamış. Otobüsten indim, bir dakikada lastiği tamir ettim. Bunun üzerine kadın beni yemeğe davet etti. Kıramadım gittim. Demi, teşekkür için yanağımdan öptü. Ben de onu yanaklarından öptüm. O bana "Beni bir daha öper misin" dedi. Ben bir daha öptüm. Tekrar "Sen Doğulusun bir daha öp bakayım" dedi. İkinci kez öptüğümde "Seni tanır gibiyim, Erzurumlusun değil mi" dedi. Üçüncü öpüşümde "Vallahi seni tanıdım. Sen Hasankaleli Teyyo Pehlivansın" demez mi, düşünün bakın şöhretim taa nerelere gitmiş...

    * * *
    Teyyo Pehlivan'ı neden anlattım, onu da söyleyim...
    Sandık yaklaşırken halkımızın Teyyo'ların yalanlarından korunması gerektiğini düşündüm. Meydanlara çıkan ve başımıza Teyyo Pehlivan kesilen siyasetçilere dikkat etmemizin şart olduğunu söylemek istedim... 
    "Uyanık olmalıyız, yalanlara kanmamalıyız. Artık birimizin bile hata yapma lüksü yok. Oylarımızı Teyyo'lara vermekten vazgeçmeliyiz" demeye çalıştım.
    İnşallah başarmışımdır!
 
------------------------------------------- 
 
 Çalı, Boncuk Ayşe ve diğerleri...  

    DOMATES, pazarlarda 6 liraya yükseldi. "Marketler daha ucuz" diyenlere sesleniyorum, ünlü bir market zincirinde 7 liradan satıldığını gördüm. Mübareğin neresi ucuz!
   Tarımı da AB normlarına entegre ettiğimiz için hem az ürün alıyoruz, hem de oynanmış tohumlarla diğer tarım ürünlerimiz gibi domatesin de şeklini şemailini, tadını kokusunu bozuyoruz...
   Sadece domates değil ki; öteki sebzeler de hem pahalı hem hormonlu...
   Çalı fasulyesi bir türlü 4 liranın alına inmedi, Boncuk Ayşe de öyle. Hayret ettim, markette bamye -bamya değil- geçen gün 9 liraydı...
   Napolyon kiraz da öyle, kilosu 9.90. Ucuzu da var, 4 ile 5 lira aralığında satılıyor. Öteki meyveleri ve sebzeleri saymıyorum...
   Bir kök kıvırcık salata, bir demet taze soğan, iki limon, bir demet maydanoz ve bir demet dereotu alın da kaç lira vereceğinizi görün; cebinizden en az 10 lira çıkacak...
   Dediğim gibi, tarım politikamızı da AB'ye endeksledik; endeksleme lafı da yanlış, bağladık. Bunu yapmasaydık müzakere başlıkları açıldıkça dayatmayı sürdüreceklerdi...

   * * *
   Hayvancılık da öyle değil mi?
   Tarım Bakanı Mehdi Eker geçenlerde "Hayvancılığı destekleyip büyük ölçekli işletmeler kurduracağız" dedi.

   Hâlâ cek'li cak'lı fiillerle konuşuyoruz; yani vaatlerdeyiz. Neredeyse iktidarda 11 yılı dolduracaklar. Yapmak yerine  söylemekle durumu geçiştiriyorlar. Bu tavırdan sıkılmadılar anlaşılan...
  On yıldır hayvancılığı ciddiye almadılar, özendirmediler, teşvik etmediler. Hayvancılıkla uğraşan insanların imdat çığlıklarını duymazdan geldiler. Yabancı menşeli hayvan ithalatına hız vererek memleketi angus etine boğdular.

   Anguslar satılmadı, çünkü halk bu ete ısınmadı... Yerli kesim de az olunca et pahalandı, altın gibi oldu...

   * * *
   Şimdi de süt kavgası başladı.
   Kutu süt yani markalı süt üretenler tüketicilerin sokak sütü almaması için "Hastalık var" yaygarası kopardı... Oysa kutu sütlerde kıvamı sağlayıcı solitin adındaki zararlı kimyasalın olduğu biliniyor. Sokak sütünde solitin yok, olsa olsa su var...
   Kutu sütlere yağ ekleniyor, mandıra sütüne bu yapılamıyor, çünkü süt çiğ olarak yani herhangi bir işlem görmeden tüketiciye intikal ettiriliyor.
   Hastalık iddiası da doğru değil; mandıra hayvanları, veteriner kontrolu altında.
   Kısacası sokak sütü daha güvenli; kaynattığınızda içinde ne mikrop ne bakteri kalıyor. Bu, bilimsel doğru!

  * * *
  Bu koşullara rağmen "Tarımda dünya yedincisiyiz" iddiasına güldüm...
  Eti, sütü, yağı, yumurtası, sebzesi, temel gıda malları hormonlu olduğu için satılmayan, pahalı, lezzetsiz hatta sağlıksız bulunan bir tarım ve hayvancılığa sahip ülke olarak nasıl yedinciyiz, aklım almıyor...
   * * * 
   Demek ki sadece siyaset dünyamızdaki Teyyolar'a değil, tarım başta olmak üzere her alandaki Teyyolar'a da toptan dikkat kesilmeliyiz...   
 
-----------------------------------------------------

Neden acaba?

  POLİSLİK zor meslek. Gecesi yok, gündüzü yok; tatili yok, bayramı yok, yılbaşısı hiç yok...

  Parası az, sıkıntısı çok...

  Her an oradan oraya atanmak tehlikesi var; kurulu aile düzeninde süreklilik söz konusu değil; bugün bu kentte, yarın başka bir kentte yaşamak mukadder...

  Buna rağmen Polis Meslek Yüksek Okulu'na başvuru sayısı 65 bin; yanlış okumuş değilsiniz. 

  Polis Akademisi'ne bağlı 28 okula bu yıl, başvuran o 65 bin gencin sadece 7 bini alınacak...

  Peki bu okullara bu teveccüh ne; neden gençler polis olmak istiyor?

  Bir diğer soru ise şu:

  -Siyasal irade neden bu kadar çok polisimizin olmasını sağlamaya çalışıyor...

   Bu soruların yanıtlarını veremiyorum; bu tür soruları ancak uzmanlar yanıtlayabilir.

   Bana göre, siyasal irade sıkı bir polis devletine doğru akıp gidiyor. Emniyet Teşkilatı'nda çoğalmayı düşünmeleri ve buna olanak tanımaları bence bu yüzden...

   Tahminimde inşallah yanılıyor olurum!