Çarşı, Pazar dolayısyla Mutfak yanıyor.

Hemde öyle böyle bir yangın değil…!

Dolar faiz lobilerinden sonra, şimdide patates, soğan, patlıcan, sivri biber lobileri cirit atıyor.

Yaklaşan yerel seçimler nedeniyle mutfaktaki yangın iktidar partisi ve onun belediye başkanlarını  bir hayli zorluyor.

Bu durumda yazar kasanın Başbakanın önüne atıldığı dönemden çok daha zor durumda olan esnaf suçlu ilan ediliyor.

Evet mutfaktaki yangının sorumlusu  bulundu. Yıllar önce Başbakanın önüne yazar kasayı atan esnaf.

Alenen bakkal, kasap, manav, fırıncı suçlanıyor.

Ancak tık ses yok o kesimden.

Tanzim Satış Noktaları konusu gündeme geldiğinde Devlet Esnafı ile rekabet etmez itirazını duyuyoruz Allah için.

31 Mart 2019 ‘da yapılacak olan seçimler nedeniyle Çarşı-pazara dalıp halkın nabzı yoklandıkça,  mutfaktaki yangına karşı stratejiler belirlenmeye çalışılırken karşımıza birden Tanzim Satışlar Noktaları çıkıveriyor.

Halkın mutfağına düşen yangını söndürebilmek adına tek yetkili sebze meyve fiyatlarındaki artışları  esnafı, aracıları suçlayarak İstanbul, Ankara gibi büyükşehirler olmak üzere, birçok yerde Tanzim Satış Noktaları kurulması görüşünü ortaya atıverdi.

Tanzim satış noktaları – mağazaları Adapazarı/Sakarya/Türkiye  için yeni bir model değil ki,  

1970 ‘li yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere  yıllar önce belediyelerin kurduğu, karaborsa ile mücadelede önemli bir silah olan Tanzim Satış Mağazaları unutulmadı.

Hatta rahmetli İhsan Alyanak’ın İzmir’de kurduğu TANSA çok önemli bir marka haline gelmişti o alemde ancak o da özelleştiriliverildi ve buhar oldu.

O dönemleri her sefer eleştirenlerin şimdi bu silaha sarılması çok anlamlı.

Halk arasında bir söz var Allahın sopası yok diye…!

Siyaset bu; adamı vezir de, rezil de eder sözü boşuna söylenmemiş.

Neyse, biz vatandaş olarak Filesi eline, haydi pazara deyip önce pazara gideceğiz.

31 Mart 2019  ‘da sandığa koşup başkanlarımızı seçeceğiz…!

SERACILIK

Siyaset sıkışınca Amerika’yı yeniden keşfe çıkar ve onu yeniden keşfeder.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, geçtiğimiz ay, son dönemde sebze-meyve fiyalarındaki aşırı artışın önüne geçmenin yolunun mevsiminde tüketimden geçtiğini söylemişti.

Kamuoyunda tepki çeken yüksek sebze-meyve fiyatlarıyla ilgili konuşan Pakdemirli, Fiyatlar mevsim normallerinde değil. Piyasalarda her gün daha fazla denetim yapıyoruz. Özellikle en güzel denetim vatandaşın denetimidir. Vatandaş bakacak, mevsimi olmayan meyve sebze pahalıysa mevsime göre tüketim yaparsa ürünlerde dengeleme oluşacaktır  dedi.

Anladığımız kadarıyla her sebze ve meyveyi normal mevsiminde tüketmeliyiz, mevsimi dışında yani seralarda üretilen ürünlerden uzak durmalıyız.

Acaba doğru mu anladık ?  

TRT Haber'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, sera alanları artırılırsa fiyatların daha normalize olmasının sağlanabileceğini, sera modernizasyonu planını çok hızlı bir şekilde devreye sokacaklarını ifade etmiş. Pakdemirli; Sera sayısını 2-3 misline çıkarma gibi planımız var. Çok hızlı şekilde devreye sokmayı düşünüyoruz. Engeller vardı, kanun çalışmalarını yaptık. Yatırımcı engelleri kaldırırsanız sera karlı yatırım. Yatırımcıları sera üretimine davet ediyoruz.

Şimdi biz sebze-meyveyi mevsiminde mi tüketmeliyiz yoksa her yere seralar kurarak her sebze-meyveyi her mevsim mi yiyeceğiz?

Allahım sen bize doğrusu ne ise onu nasip eyle…!

KISSA’DAN HİSSE

Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar.

“Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?”

Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar:

“Her halde öyle olmalı...”

Akşehirliler durmaz; “Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize görelim” derler.

Hoca duraksar ama vazgeçmez.

“Pekala simdi size bir numara yapalım der” ve karşısında durmakta olan çınar ağacına seslenir: “Ey ulu çınar çabuk yanıma gel...”

Tabii ne gelen ağaç var ne giden.

Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır.

Akşehirliler, “Ne oldu hocam? Ağacı getiremedin, kendin oraya gittin” diye güler.

Nasrettin Hoca dayanamnaz.

“Biz de kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür” der...