Sevgili okurlar,
Belçika’da işlenin menfur bir cinayet ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşmıştık..
Cinayetle ilgili sessizlik sürüyor..Belçika resmi makamları, inceleme ve araştırmalarını sürdürüyor, mahkeme süreci için hazırlıklar yapılıyor.. Hastane de yaralı olarak tedavisi süren Ozan Söğütlü’nün sağlık durumu iyiye gidiyor..
Olay, tabi ki her zaman gündemimizde..
Ancak bakınız, 2002 Yılında yazdığımız bir yazıda, bu cinayetin ayak sesleri “geliyorum” diyordu:
(Bakınız “Adresine Yazılar” kitabı, Sayfa 200/201)
“Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde, her dem gösteri yapan ve Türkiye’ye “Katil Türkiye! Faşist Türkiye! Vur gerilla vur, Kürdistan’ı kur!” diye naralar ve tehditler atan PKK Yandaşları, Belçika’yı adeta “arka bahçe” ilan etmiş ve burada yazları, kışları geçirmeye başlamışlardır..
Çok geriye gitmeyelim, işte önceki hafta Genk kentinde olanlara bakınız! Bir grup PKK yandaşı Kültür Merkezleri’ne saldırıyı bahane edip, Türklerin yoğun olarak yaşadığı kentte protesto yürüyüşü yaparak, Türkleri taciz ediyor ve ardından iki Türk genci bir okul bahçesinde bıçaklanıyor!..
Bu durum, Genk’te büyük yankı buldu!..
Belediye Başkanı,Türk Dernek Başkan ve yöneticileri yanında, Türkiye Cumhuriyeti Anvers Başkonsolosu Deniz Çakar, kalkıp bu bölgeye gitti.. Görevleri gençleri yatıştırmak..
Yapılan toplantıda, bıçaklanan gençlerden birinin babası ayağa kalktı ve söz aldı:
“ Siz kimsiniz? Belçika’da yaşıyor, Türkçe bile konuşamıyorsunuz! Vatanı, Milleti, Türkiye’yi, Bayrağı savunmak size mi kaldı?
Bakın demedi demeyin, bizim gibi ortada kalırsınız!
Hem de yapayalnız!”
Durumu kurtarmak için, Türkiye Cumhuriyeti Anvers Başkonsolosu Deniz Çakar, söz alarak;” Gençler, yaşadığınız ülkede, huzuru ve güvenliği bozmanız, önce sizlere zarar verir..
Sonra, Türkiye ve Türklere!..
Bu işlerin artık çözüm adresi belli..
TBMM’si!..(Türkiye Büyük Millet Meclisi)”
İşte yıllar önce yazdığımız yazı ve acı gerçekler!
Diyeceksiniz ki, bu bıçaklama olayı sonucu ne oldu?
Evet, unutuldu, üzerine bir bardak su içildi ve gençler yedikleri bıçak darbeleri ile kaldılar!
Maalesef, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da farklı travmalar yaşanıyor..
Buralarda da, “Vatanı sevmek, Milleti sevmek, Bayrağı sevmek,Teröre karşı durmak..” pahalıya mal olmaya başladı..
İşte vatandaşımız, öyle de yalnız, böyle de yalnız!
Mağdur gençlerden birinin babasının söyledikleri ortada!
Anvers kentinde de olacağı bu!
Acılar ile baş başa kalmak!
Yalnızlık içinde olmak!..
Tez elden başka cinayetler işlenmeden, vatandaşımız, gençlerimiz bilgilendirilmeli ve bunları kullananlara fırsat verilmemelidir..
Elbette,” vatanı, milleti, bayrağı “seveceğiz..
Ama ölümcül noktada harekete geçmenin, kavgaya tutuşmanın bedeli ağır oluyor!
Yine ayrıca, sözde Ermeni Soykırım iddiaları ile ilgili bir kesim, Türk dernek temsilcisi, Brüksel’in bir ilçesi sınırları içinde, “ Sözde Ermeni Soykırım iddiaları” iddiasında bulunanlara karşı,  bir protesto eylemi gerçekleştirdiler..
Yasal olan bu öylem sonrası bir arkadaşımızı, görevli polislerden biri şikayet etti..Bu arkadaşımızın davası da  çok uzun sürdü..Bu zaman bağlamında ne yazık ki, arkadaşımız yalnız bırakıldı, kendisine sahip çıkılmadı!..
Acı ama, örnekleri çoğaltmamız mümkün!
Yurt dışında bunlar olurken, sizleri Bayburt’a götürmek istiyorum..
Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun 101.Yıldönümü törenleri var..
Bayrak geçiyor..
İstiklal Marşı söyleniyor..
Ve bir kesim bürokrat ayağa kalkmıyor!
Ne acı bir durum!
Maalesef, tepki seli oluşturulması gerekirken, sanal medyada cılız eleştirilere tanıklık ediyoruz..
Hani nerede, “vatan, millet, bayrak” sevgisi, saygısı?
Kim, kime, dum, duma!
Bu İstiklal Marşı’na tepki gösterenlerin, Avrupa’da örgütlenmiş PKK ve terör örgütü mensupları ile ne farkı var?
Öte yanda, yapılan seçim propagandalarında, iktidar yanlısı siyasetçilerin bir “Kandil, bir terör örgütü, yani PKK vurgusu” kulakları tırmalıyor!..
İş, bu noktaya mı geldi?
Politikada bu kadar ucuz söylemlerle insanımızı ayrıştırmanın, germenin bedeli ağır olur?
Demedi demeyiniz!?
Birileri Kandil’den mi işaret alıyor?
Alıyorsa, devlet nerede, devleti yönetenler nerede, kanunların uygulayıcıları nerede?
Yine Devletin başı Cumhurbaşkanımız , AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile Recep Tayyip Erdoğan  Muğla’da konuşuyor..
Elbette eksiklikleri sıralayacak, dile getirecek ve çözüm önerilerini seçmen ile paylaşacak..
 Ama, “Karşı muhalefeti ezip geçmek “ ne demek?
“Çiğner geçeriz” öyle mi?
Kim, kimi ezip geçebilir?
Öte yanda bir taciz vakıası ile ilgili olarak İçişleri Bakanı  Süleyman Soylu’nun açıklamaları da düşündürücü..
Ailesi FETÖ suçlaması ile içeride olan bir kızımıza yapılan taciz, ülke gündemine damga vurmuş…
Sayın Bakan Soylu, tacize uğrayan genç kızın, terör örgütü mensubu olduğunu,DHKP-C üyesi bulunduğunu beyan ediyor..
Vay be!
Ne ucuzluk?
Peki, FETÖ suçlaması ile hapiste olan siyasilerin, halen görevde olan yakınlarının varlığı ne olacak?
Onları da mı asalım?
Yine  Kocaeli’nde genç bir sporcu, karşı partiden bir yakını ile  sevincini,coşkusunu paylaşıyor, “resim çektirdi” diye yetkililerin hışmına uğramış ve ilişiği kesilmiş!..
Bu ne çapsızlık, bu ne hazımsızlık!
Demem o ki, “vatanı, milleti, bayrağı” sevmek birilerine mahsus bir olgumu ?!..
Ülkenin bütün varlıkları, zenginlikleri onlara mı mubah!..
Diğer kesim ise tu-kaka ha!?
Yapmayınız beyler, bu ülkeye, insanına, geleceğine, birlik ve beraberliğimize kıymayınız!?
Yani sizden sonrası tufan mı?
Bu nasıl zihniyet,bu nasıl anlayış?