Cuma öğlen saat 14.00 gibi Serdivan Kazımpaşa’daydım. Aralık köyü tarlaları zümrüt gibi yeşile bürünüyor. Gerisi yol ve bina; yani taş…

   Et, süt, sebze, meyve, tarla mahsulleri üreten Serdivan, Kazımpaşa yolu yok. . Mis gibi eti, manda yoğurdunu bulmak artık orada bile zor.

   Kazımpaşa da yemek malzemesini, ekmeği, içeceği tarlasından bakkalından değil,  marketten alıyor. Market rafları yabancı marka, Lays, Ruffles, Doritos.

                                                               ***

    Serdivan_Kazımpaşa’da az zaman sonra çocuklar annesinin pişirdiği köy ekmeğine tereyağı-kaymak sürüp yemez. Pancar şekerli sütlaç kaldı mı?

     Çark Deresi’nden Alandüzü tepelerine kadar bereketli tarım arazileriydi.   Toprağı eken suya, mazota, tohuma, gübreye, ilaca deli paralar da ödemezdi. .     

     Serdivan-Kazımpaşa ve çevreleri; mısır, patates, ayçiçeği, pancar; tarla mahsülleri Üreten-Satan-Servet kazanandı. Şimdi borçlandırma tuzakları çok!  

    “ Mahsulu kaldırınca ödersin!” diye borçlandırılan köylü, aldığı mahsulle borcu ödeyemezse bankaların kapısında hacizlere mahkum oluyor.

                                                                  ***

    Su, elektrik, mazot, gübre, yem köylünün cebini delip geçen deli paralar değildi. Eti, yumurtası, yağı, şekeri, sebze, meyvesi bahçedendi.

    Çocuğunun yürüyerek gittiği köy okulu vardı. Çocuklar elinin altında. Okul ve evin masrafı sıfır gibiydi. Arabacıalanı, Gökçeören çevresi ahır ve mandıra.

    Hepsini boş verin; İstanbul’un Et, süt, peynir, yoğurt, tereyağı ihtiyacı orda üretilir, servetler kazanılırdı. Şimdi servet kazanmıyor, servet harcıyoruz.

    Ayrıca; Şeker, Zirai Donatım, Vagon Fabrikaları, Nişkoz, Deri fabrikaları ve dahası ekmek teknemizdi. On binlerce emeklisi olan O kapılarda bitti, bitiriliyor.  O Doğa yine ÜRETEN-KAZANAN olur. Serdivan-Kazımpaşa için bu FITRAT değil.   

                                                                    ***

    AK Parti başta; hiçbir siyasi parti; Depremden sonra Sakarya’da kalan mera sayısını, yüz ölçüm toplamını umursamaz.Son 20 yılın rakamları yıkım gibidir.

    Kendi toprağını işleyen, kendi tohumu, kendi gübresi, kendi emeği ile Üreten ve Kazanan Sakarya Köylüsü yok artık. Hükümet anlayışları Onları mecbur etti.

    Devlet; Angus Sığıra, ithal samana, patatese, soğana, nohuta, fasulyeye, sıvı şekere eşek yükü döviz ödüyor. Bahane; piyasayı hizaya getirip, ucuzlatacak?

    Yabancı ülkelere ödediğin o dolarların yarısını köylüne karşılıksız tarım ve hayvan desteği olarak ver, Köy-Köylün ihya olsun? Önce girdileri ucuzlat!

   Yatlara mazot vergisiz, pırlantaya vergi yok! Oto satışları durdu; vergiler düşürüldü. Hadi; ekim zamanı; mahsul girdileri zirvede! Git oy iste?

                                                                    ***

     Köyde yaşamanın ve Gıda Üretmenin zorluğunu şehirli beyzadeler bilmez. Trilyonluk otolara, Akıllı Konutlara Lüks Vergisi ödediğini bilir. İşte gerçek bu!

    Hükümetler; Lüks Tüketim Vergilerini kendi şatafatlı siyaset hayatına harcamayacak. Hazine gelirlerinden en büyük pay gıda servetlerimizi üreten Köy-Köylüye karşılıksız teşviklerle dağılacak. Çarşı Pazar öyle ucuzlar.

   Şimdi Köy-Köylü-Tarım için  bazı Yerel Seçim adayları; Belediye Tarım ve Hayvancılık Birimi kuracağını söylüyor. Bunları duymak müthiş bir ışıktır.

     Sakarya’da Devletin Tohum Islah Birimleri, arazileri Otogar yapıldı.Fidanlık Arazileri Yeni Hal oldu.

     Belediyeler O mülk ve Birikimleri Köy-Köylü için ihya edebilir. Silahlı Kuvvetlerin şehir içinde kalan arazileri; Şeker Pancarı Araştırma arazileri gibi, daha nice kamu serveti tarım için kazanılabilir.

   Belediyeler; Milli Tohum, Milli Gübre, üretme, planlamaları yapabilir. SATSO ve Üniversitemiz bu anlamda çok mesafe de aldılar.

   Tabii, niyet önemli…Şu bilinmeli ki; Köyde yaşamanın teşvik edilmesi, köyde yaşama konforunun gelişmesi; Ülkenin ve Şehrin kendi konforu, kendi menfaati.