Yerel, genel gazeteleri okuyoruz. Haber kanallarını izliyoruz. Ağız başka, dil başka. Dil başka, ağız başka…

                                                            **

Çok basit bir örnekle yazıma giriş yapmak istiyorum. Atıyorum kişi, futbol ağırlıkla bir spor kulübünün basın sözcüsü. Açıklama yapıyor, ‘..Futbol takımımız, önümüzdeki haftalarda liderle aramızdaki puan farkını kapatıp zirveye oturacak. Şampiyon olacağımızdan çok eminiz..’

                                                             **

Sen kimsin? O futbol kulübünün basın sözcüsü. Basın sözcüsünün görevi nedir? Yönetim kurulunun aldığı kararları, basına, medyaya, kamuoyuna duyurmak. ‘Biz şampiyon olacağız’ demek ne demek? Kendi kişisel fikrini açıklamak. Basın sözcüsünün böyle bir fikir beyanında bulunmaya hakkı yok. Onun tek görevi, söylediğim gibi yönetim kurulunun kararlarını kamuoyuna aktarmaktır…

                                                            **

Bunun yanın da bakarsınız, o kulübün başkanı, basın toplantısında, basın sözcüsünün aslında söylemesi gerekenleri, yapması gereken açıklamaları yapar. Ne başkan ne konuşacağını bilir, ne de basın sözcüsü…  

                                                            **

Sözde koca koca gazeteciler ağızlarını bir açıyor. Konuşan kendileri değil de, sempati duydukları o genel başkanları sanki. Aynı ton, aynı hece, aynı kelime, aynı cümle. Sıfatı ne? Gazeteci!...

                                                             **  

‘...Bizim partimiz bu seçimde/referandumda yüzde bilmem kaç oy alacak. Bunu yaptırdığımız anketlerden biliyoruz..’ Bunu söyleyen kim? Belediye başkanları. Belediye başkanının görevi, partisinin oy oranını açıklamak mıdır? Yoksa, belediyesinin yaptığı yapamadığı, başladığı, başlayamadığı hizmetleri anlatmak mıdır?

                                                             **

O partinin il başkanının söylemesi gerekenleri, o partili belediye başkanı söylerse, il başkanı, belediyenin hizmetlerini mi anlatacak kamuoyuna?

                                                             **

Her ilde bir sağlık müdürü var. Ki, sağlık müdürleri, sağlık bakanlığının o ildeki temsilcisidir. O ildeki tüm sağlık konusu sağlık müdürüne bağlıdır. Yine her ilde bir kamu hastaneleri genel sekreteri var. Genel sekreterler önce o ilin sağlık müdürüne karşı sorumludur, sonra da,  Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na…

                                                           **

Bakanlığın, bir ildeki tüm sağlık yatırımlarını ve sağlık hizmetlerini öğrenme ve takip etme görevi sağlık müdürlüğünde olduğu halde, illere bakın, genel sekreterler kendilerini sürekli sağlık müdürünün üzerinde görür. Açıklamaları, bir genel sekreterin hizmetlerinden çok, sağlık müdürünün görevlerini yansıtan açıklamalardır. Bu hemen hemen 81 ilde de böyle…

                                                           **

Belediye meclis üyesi, il başkanı gibi konuşur. İl başkanı belediye başkanı gibi konuşur. Belediye başkanı, milletvekili gibi konuşur. Kimin dili, kimin ağzında belli değil…