Sevgili okurlar,
Bugünkü yazıma, gazeteci arkadaşımız Nurettin Yılmaz’ın “Bizim Sakarya”da yer alan bir haberi ile başlamak istiyorum..
Haberin giriş bölümünde şu cümle yer alıyor:
Adapazarı Garı’ndan İstanbul’a tren seferlerinin yeniden başlayabileceği yönündeki haberler sonrasında, Gar ve raylarda başlatılan bakım çalışmaları, bu yöndeki beklentiyi güçlendirdi.”
İnşallah siyasi palavralardan biri değildir!
Sabırsızlıkla bekliyor ve konuyu takip ediyoruz..
Sakaryalı trenine sahip çıkınca bakınız, kararlar bile değişebiliyor!
Bu karar değişikliğinde kadınlarımızın rolü büyük..
Her cumartesi  Tren Garı önüne gelen ve eylemlerini demokratik bir şekilde yapan kadınlarımızı , Brüksel’den selamlıyorum..
İyi ki varsınız!

 

***
Sevgili okurlar,
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü Adapazarı’na getiren ve tren yollarına, kara trenlere türküler yaktığımız trenimize kavuşmanın heyecanı içinde mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.. Biz istemez isek, siyasiler yan gelip yatar ve bu alanları rant çetelerine peş-keş çekmekten geri durmazlar!
-Efendim neymiş, tren yollara tehlike arz ediyormuş!
Alah, Allah!
Bu zihniyettekiler, tüm dünya ülkelerinde tren yollarının kent içine kadar ulaştığını ve ulaştığı yerde görkemli tren istasyonlarının yapıldığından haberi yok herhalde..
Evet, Avrupa Birliği’nin ve Belçika’nın başkenti Brüksel’i tren yolları üçe, dörde böler..Tren yolları kent içinde görünmez..Bazı yerlerde yüksekten geçer, yani trafik ile yayaların, tren yolları ile buluşması, yıllar önce mühendislikle ayrıştırılmış..
Almanya ve Hollanda istikametinden gelen trenler, Gare du Nord(Kuzey Tren Garı), Fransa, Lüksemburg tarafından gelenler Gare du Centrale( Merkez Tren Garı), Fransa ve İngiltere tarafından gelenler ise Gare du Midi(Güney Tren Garı) tren istasyonlarında iner, gideceği yere metro ile ulaşır. Metro yoksa, toplu a taşıma araçları, taksiler hizmetindedir..
1 Milyon 100 Bin nüfuslu Brüksel’e göçe izin verilmiyor..Yeni binalar, yeni AVM’ler yaptırılmıyor. Kent dokusu bozulmuyor..
İşte böyle bir anlayış hakim buralarda!..
Türkiye hala Atatürk dönemindeki kadar, tren yollarına yatırım yapamadı..
Yapılan göz boyamadan öteye gitmiyor!..
İşte bu beceriksizlikler sonucu, yaşanan kazalar, kaybettiğimiz canların varlığı ortada!
Efendim, hızlı tren Arifiye’den geçiyormuş!
İyi ya geçsin!
Benim merkeze gelen ve Sakarya ile İstanbul’u buluşturan trenimizi ne yaptınız?
Niye bu Adapazarı Expres trenlerini takoza çektiniz?
İstanbul’u Ankara’ya, yani Anadolu’ya, İstanbul’u Trakya’ya, yani Edirne’ye ve Avrupa’ya bağlayan en büyük hat tren yolları olmalıdır..
Bu alanlara yapacağımız yatırım, yeni otoban yapımlarını da frenleyecek, topraklarımızın harita gibi çizilmesine, kirletilmesine de engel olacaktır..
Trene karşı çıkan siyasi anlayışı,zihniyeti anlamak mümkün değildir..
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun en büyük hatalarından birisi bu “tren” meselesidir..
Ah be kardeşim, tren yolun var!..
Garın var!..
Türkiye’nin en gözde Adapazarı Vagon fabrikan var!..
Eee, raylı sisteme niye kılıç çekersin be kardeşim!?
Hatta hafif raylı sistemlerle merkezi Akyazı’ya, Hendek ve Karasu ilçeleri ile diğer ilçelere bağlasan ne olurdu?
Beş yılda bunu yapar ve heykelini dikerdi bu halk?
Bu kadar borç yaptın gidiyorsun, bunun bir hesabını verirsen seviniriz!?
Nereye, ne harcadın, ah be kardeşim?
Bilsek kötü mü olur?
Son olarak, Akyazı Gençlikspor forması altında Adapazarı Demirspor’a karşı maçımız var..
Atatürk stadında hatırı sayılır bir sporsever kitlesi  tribünlerde yerini almış ve dillerinde, “Cuf, cuf, cuf, cuf, cuf..ve oleyler, alkışlar..
Adapazarı Mithatpaşa Mahalesi’ndeki evimin önünden geçen tren seslerini çok özledik..
Artık trenimizi beklemekten yorulduk..
Gelsin gayri!

***
Sevgili okurlar,
Dün, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” bütün dünyada kutlandı..
Kadın haklarından, kadına uzanan şiddet ve haksızlıklardan söz edildi..
Öncelikle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ile buluştuğu,hasret giderdiği Adapazarı buluşması aklıma geldi..
Ve traktör römorku üzerinde tarlaya arkadaşları ile imeceye giden annem!
Üretimin, doğurkanlığın, sevgini,saygının,güzelliğin,masumiyetin sembolü anneler!..
Annelerin özverisi, çabası, kokusu, varlığı kulak arkası edilebilinir mi?
Başta annesine, kadınına, kızına sahip çıkmayan bir toplumun başarıyı yakalaması, mutlu olması mümkün değildir..
Kadınlarımızın cehalet adına din simsarları ve siyasi bir cenah tarafından kullanıldığı acı bir gerçektir..
Cumhuriyet ile kadınlarımız, hak ettiği değere kavuşmuşlardır..
Dünyanın birçok ülkesinden önce yine Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu değere imza atan arkadaşları ile “Türk Kadınına hak ettiği değeri verdiği” gibi seçme ve seçilme hakkını da vermiştir..
Türkiye’de ne yazık ki, Cumhuriyetin ilk kadın öncülerine bile, kötü sözler söylenmiş, adlarının önemli eserlerden silinmesi gündeme getirilmiştir..
Ne acı yıllar, ne acı!
Ne utanmazlık, ne aymazlık!
Bu karanlık zihniyete karşı mücadele etmek, kadınlarımız üzerinden rant sağlamaya çalışan,din simsarlarının,siyasi rantçıların karanlık emellerine hep birlikte geçit vermemeliyiz..
Karanlığa pirim vermeyelim,Türkiye’nin geleceği aydın geleceklerdedir..
İnşallah bu anlayış, 31 Mart 2019 seçimlerinde sandığa yansır!..
Toplumumuzda kadının, adının olduğu, saygı gördüğü, yılların egemen olması dileği ile Tüm emekçi kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü  tebrik ederim..