31 Mart günü sandık başına gidip yaşadığımız kente şehrin emin (belediye başkanı) seçeceğiz!...

Şehrin emin seçerken, nasıl bir şehrin emin? Sorusuna cevaplar arayacağız!...

Seçimlerde son günlere yaklaşırken çokça konuşup, yazacağız!

Belki darılan ve kırılanlar olabilir, fakat doğruları arayacağız!

Yanlışları doğrulardan ayıklayacağız!

Şehrin emin olacak kişiye her şeyden önce halk inanmalı ve güven duymalıdır!

Şehrin emin seçilecek kişinin, akçeli işlerden geçmişinde sabıkası olmamalıdır…

Şehrin emin, kendisine emanet edilen şehre gözü gibi bakmalıdır!...

Belediye başkanları mal varlıklarını şeffaf olarak açıklamalıdır…

Hatta belediye meclis üyeleri de mal varlıklarını açıklamalıdır…

Şehrin emin olacak kişi; toplumun üzerinde eminliği konusunda ittifak ettiği ve itimat ettiği, liderliğine güvendiği çalışkan, doğru sözlü ve sözünde duran, fedakar, azimli ve adil kişiliğe sahip içimizden birisi olmalıdır.

Yani bizi bilen biri, biz gibi biri olmalıdır…

Yapacağı işlerde, kimsenin değil sadece Hakka ve halka hesap vereceğini bilen; halkın menfaatlerini kendi menfaatlerinin bile önünde tutan kişi şehrin emin olmalıdır!...

****

Belediye başkanlığına aday olanlar meydanlarda adaletten, haktan hukuktan bahsederler!

Koltuğa oturduktan kısa bir süre sonra hukuka adalete ters işler yaparlar!

İşte o zaman, “elim kırılsaydı da sana oy vermeseydim, seninle önümüzde ki seçim görüşürüz” diye eleştiriler başlar…

Seçim dönemi gelir, değişen bir şey olmaz!

Ali gider , yerine Veli gelir!

Fakat sistem aynı şekilde devam eder!

Bu sistemin bu şekilde devam etmesinde bizim suçumuz yok mu?

Hep siyaset ya da siyasetçiler mi suçlu?

Sandıkta oy kullanırken kafamıza silah mı dayıyorlar?

Bu siyaset sistemini oylarımızla yaşattığımız için suçun büyüğü bizde!...

Bizler dürüst olursak, bizi yönetenlerde dürüst olur!...

Bu konuyu bir hikaye ile anlatmaya çalışayım.

Bir zamanlar bir ülkede halk ayaklanır hükümdara karşı. Haklılardır da ne adalet ne düzen kalmıştır ülkede…

Hükümdar ayaklanan halkı meydandaki devasa bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar.

Hükümdar; “Eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz. Böyle isyan etmenize gerek yok! Şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım. Üzerini de kapattıracağım. Sizden tek isteğim bu havuzu süt ile doldurmanız. Herkes gece yarısından sonra havuza bir kova süt dökecek. Herkes tek başına dökecek sütü. Kimse kimseyi görmeyecek. Güneş doğarken burada olun. Havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim” Diye konuşur.

Ertesi gün sabah olur herkes sevinçle toplanır havuzun başına. Öyle ya artık bu düzenbaz hükümdardan kurtulacaklardır!...

Hükümdarda gelir. Havuzun üzeri açılır. Bir de ne görsünler?

Havuzun içi bes berrak suyla doludur!

Çünkü gece herkes aynı şeyi düşünmüştür!

Onca sütün içinde benim döktüğüm bir kova suyu kim fark edecek?

Hükümdar, “Gördünüz mü? Siz ne iseniz bende oyum! Siz düzenbaz olduğunuz için içinizden kimi seçerseniz seçin, sonuç hiçbir zaman değişmeyecek! O yüzden ben tahtımda kalıyorum. Sizde layık olduğunuz sistemin içinde…” Diye konuşmasını bitirir.

31 Mart gecesi layık olduğumuz başkanlar ve meclis üyeleri bizleri 5 yıl yönetecek!

Hendek merkezde belediye binasının yanında bulunan havuzun içinin sütle mi yoksa suyla mı dolu? olduğunu hep birlikte göreceğiz…