Anam-Babam Osmanlı’nın Saraybosnası’nda doğmuş. Osmanlı Onları orada bırakıp, askerini yurda çekince; dedelerim yıllarca Sırp, Hırvat, Karadağ katliamı ile savaşmış.

          Benim, Mustafa Kemal Atatürk hayranı olmama kimse şaşırmasın !           

         Bir taşa, bir kuşa hiçbir inanç duymadım. Asla, hiçbir kişiye ve objeye tapmak gibi bir salaklık da yaşamadım.

          Mustafa Kemal’e hayranlığım; hayatı, yaptıkları, ana-babama sunduğu eşsiz Cumhuriyet topraklarında yaşama özgürlüğünden gelir.

           Osmanlı, askerini geri çekerken, dedelerime: “ Direnin, Ata topraklarınızı terk etmeyin !” demiş; Hırvat, Sırp, Karadağ askerlerinin insafına terk etmiş.

            Ana-Baba Soyum; Balkanlardaki büyük kırımda can vermiş.

           Erbakan zamanında bir genel seçimde, parti afişlerinde Bosna’da katledilen Türklerin mezarları vardı. En ön plandaki mezar taşı,“ Kurtoviç “ idi.

           Orada savaşan Babam Kurtiç, 2 metre boyunda, 120 kiloluk bir devdi.

           Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet, “ Ülkenize gelin, özgür ve güven altında yaşayın !” dediği günlerde, aileden hayatta kalan son kırıntılardı.  

            İslam olduğu için, son ferdine kadar kırılan aileden kalan, Babam Türkiye topraklarına ayak bastığında 22 yaşında, dağ gibi bir delikanlıdır.

           Ben, hayatımın her zerresini borçlu olduğum, hayatının her safhasını  okuyup öğrendiğim Mustafa Kemal’in nasıl hayranı olmam ?   

          ATA’ya ve Cumhuriyet’e minnet ödemek için bu hafta sonu yine Ankara’ya Anıtkabir’e  gittim. Ülkenin Başkent’i O’na dünyanın en güzel müzesini yapmış.

          Türk köylüleri, Türkmenler, Çinliler, Japonlar, Koreliler, Azeriler; tüm dünya sanki oradaydı; öylesine bir saygı ve sevgi yaşatılıyor.

           Müzede; Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale muhteşem resim ve seslendirmelerle canlandırılmış.

              Mustafa Kemal Atatürk’ün, “ Bağımsızlık benim karakterimdir… Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyet’i ilelebet payidar kalacaktır…” sözlerini okuyunca tüylerim hazla ürperdi.

                            VATANA ADANMIŞ BİR HAYAT !

           Mustafa Kemal Atatürk’ün maddi tek zenginliği Türkiye Cumhuriyeti’dir.

          Devlet Başkanı olarak dünyanın her yanından kendisine getirilen paha biçilemez armağanlar Anıtkabir Müzesi’nde birer onur belgesi gibi yer almış .

          Hayatı, ciltler dolusu kitaplarla yazılmış. Her şey dünyanın gözü önünde.  Kan ve gözyaşıyla kurulan Cumhuriyet, dünyanın da barış, özgürlük öncüsü gibi. 

           Hayatına bakıyorum:

       12 Yaşında sınavla Askeri Rüştüye’de. 14 Yaşında Manastır Askeri İdadisi’nde.  21 Yaşında Harbiye’yi bitirip, Teğmen rütbesi almış.

          24 Yaşında Erkanı Harp Kurmay Yüzbaşısı; ŞAM’da Osmanlı’ya karşı Kuneytra Dürzi; 27 Yaşında Bingazi ve Trablusgarp ayaklanmalarını bastırmada.

          28 Yaşında, Padişaha rağmen yaşanan, 31 Mart Ayaklanmasını bastıran Harekat Ordusu’yla İstanbul’a girer.

          30 Yaşında, İtalyanlar, Osmanlı’nın Trablusgarb’ına saldırınca, GÖNÜLLÜ olarak Tobruk ve Derne savaşlarına katılır; binbaşılığa yükselir.

           31 Yaşında; Balkan Savaşı başlar. Bolayır Kolordusu’nu kumanda eder. 32 Yaşında Edirne’nin düşman işgalinden kurtarılması harekatına katılır.

            34 Yaşında Çanakkale Savaşı’nın kahramanıdır. Dünya O’nu orada eşsiz bir yere koyarak tanıdı. Anzak askerlerinin mezarı için yazdığı kitabe bugün dünyanın insanlık öğretisi gibi saygıyla okunur.

            Mustafa Kemal 38 yaşındadır. Yunan Askeri 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e çıkar, ülkemizin işgali başlar. M.Kemal ertesi gün 16 Mayıs’ta Samsun’a hareket eder.

          Gerisini, herkes inancı ve vicdanı nasıl isterse öyle öğrensin.

          Yunan Askeri’nin ezan seslerini susturmaya başladığı O günden;

          9 Eylül 1922 günü Mustafa Kemal henüz 41 yaşında iken, Türk Bayrağı’nı İzmir’de yeniden göndere çektirdiği güne kadar ben sıraladım.

        10 Kasım 1938 günü, geride bıraktığı ülke, hepimizin Padişah Kulu olmadan, hiçbir kula kulluk etmeden yaşadığı, bağımsız ve çağdaş bir Cumhuriyet’tir.

            

                                        HZ. MUHAMMEDİN SAVAŞLARI

                               HZ. ÖMER’İN ADALETİ; HZ. ALİ’NİN KILICI

        Yıllardır Ortadoğu kan gölü halinde. Müslüman Müslüman’ı öldürürken şaşkınlık içindeydik.

        Bir gün ülkemizde benzer şeylerin yaşanabileceği aklımızın ucundan bile geçmezdi. Fitne tuzağını düşmek demek ki böyle bir şey.

          Cumhuriyet’i yanlış anlatmak gaflettir. Osmanlı, emperyalizm tarafından yok edilirken, camilerden ezan sesinin duyulmadığı günleri kimse unutmamalı.  

           2000’li yıllarda Cumhuriyet topraklarında 60-65 bin camiyi kimler yapmıştı ? Cumhuriyet’in yetiştirdiği kuşaklar O yıllarda Avrupa ülkelerinde 10 bin camiyi nasıl yapmıştı ? Bunlar da anlatılmalı.

            Bizim kuşağımız, ilkokulun 4-5 nci sınıflarında iken; her hafta sonu, kolay okunan hangi el kitaplarını almaya koşardık ?

           Mekke’den Medineye göçü, HİCRET’i; Hazreti Muhammed’in Hayatını; hayatını kurtaran örümceği; Bedir,Uhud, Hendek savaşlarını O kitaplardan okuduk.

           Hz. Ebubekir’in Devlet Adamlığını; Hz. Ömer’in Adaletini; Hz. Ali’nin Kılıcı Zülfikar’ı o kitapları okuyarak öğrendik !

          Türkiye, Cumhuriyetle, İslam’ı barış ve huzur içinde en güzel yaşayan ülkedir. Öyle de kalmalı. Ayrımsız, Savaşsız; Barış ve Huzur içinde yaşayarak !