Büyükşehir Belediye Başkanımıza, Pazar günkü köşe yazında harika bir hatırlatma yapan Bizim Sakarya’nın Genç Gazeteci Yazarı Metin Işıker’i içtenlikle kutlarım…

           Işıker’in, “ Yıl 2009…Zeki Toçoğlu BBB’ı seçildi…Bir Ramazan akşamı Kent Meydanı’nda kendisine soru sordum…Adnan Menderes Caddesi’nde yapılan Battı Çıktı ne olacak?” …( HK-Biz, Gima Alt Geçidi de derdik!..)

           Çaylar yudumlanırken, Başkan’ın “ Benim gönlüm doldur gitsin diyor. Ancak, oraya harcanan bir para var…Bu para kamunun!” cevabı da yazıda vardı..

          Işıker’in Pazar günkü yazısını; Adapazarı’na sevgi, saygı, sorumluluk duyan herkesin okuması gerekir. Çözüm önerileri de nefis…

          Ki; ben doğup büyüdüğüm O caddeye ölene kadar İZMİT CADDESİ demeye devam ederim…Ülkemin, şehrimin, caddemin kimliğini bu şehirden bile olmayan hiç kimse değiştiremez!..

            Metin Işıker’in, “ Şehrin İkinci Çark Caddesi bir battı çıktıya feda edildi.” sözleri bu şehrin ayıbını yüze vurmak gibi olmuş…İyi de olmuş; çünkü!

           Metin çok genç; ama ben hatırlarım:..Sakarya’da, ilk sanayi çarşılarının, esnaf ve tüccarının öncüsü 2 Ana Cadde vardır..Şehrin Girişi’ndeki İzmit Caddesi ve Şehrin Çıkışı’ndaki Ankara Caddesi…

           Adapazarı Kaymakamlık Binası ile Yeni Atatürk Stadı Ankara Caddesi’ne biraz hayat getirecek. Sakarya nehri kenarı da, çevresindeki eşsiz doğayı çok iyi koruyan projelerle desteklenirse; Ankara Caddesi ayağa kalkar…

           İzmit Caddesi ise, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeki Toçoğlu ve SBB Meclisi’nin yürekli bir radikal kararı ile 1 yıl içinde Adapazarı’nın sosyal ve ekonomik kimliğine bambaşka bir canlılık katar!..

           Başkan Toçoğlu ve Meclis, “ Gima Kavşağı’ndaki Battı çıktı’yı kapatın!..Çok  kavşakta yaptığımız, şehir içi trafiğini rahatlatan Dönerli Kavşaklar’dan birisini   oraya da yapın!” gibi,  tek cümle ile İzmit Caddesi’ni ölmeye yatmaktan kurtarır.

          O Battı Çıktı da iyi bir Sığınak olabilir…Evet, oraya çok kamu parası gitti; ama, bence, sadece depremden sonra yanlış yapılan, hala da yenileri yapılan kavşaklara, kaldırımlara, yollara ve nice kamu yatırımına bakarsak; İzmit Caddesi’ni kurtaracak O karar her şeye değecek çok yerinde bir karar olur!..         

   RAYLI SİSTEM, TÜNEL, VİYADÜK VE TELEFERİK  

            “ Hayat artık çok çok zor!.. Bakabileceğin kadar çocuk yap!.. Şehrini de, 25 km yarı çaplı, merkezi de ana caddeleri de kapsayan, Raylı Sistemle donat! Tünel, viyadük, Teleferikle de ulaşım sağla; Şehir yaşamını güzelleştir! “

           Böyle bir girişle yazıma başlayacaktım; bakın nerelere savruldum:

           Sakarya’da bana, yaya ve araç trafiğinin “ Yaşanabilir şehir!”  dedirtecek tek bir ilçe söyleyin; Yok!..

           4 Kişilik bir ailede genelde kaç cep telefonu var? “ Bizde 3 cep tlf var!” diyen neredeyse kınanacak : -) Hele de, Akıllı tlf değilse…

          Devletin, otomobil ve benzin satışlarından aldığı dudak uçuklatan vergileri açıklandı!..Cep telefonu satış ve konuşmalarından elde edilen vergiler de öyle… İnanılır gibi değil; küçük bir devlet bütçesi!

           İçki ve sigaradan devletin bütçesine giren vergi servetlerini de ekleyin bunların üzerine!.. Bitmedi; daha bilgisayarlar, internetlerden, ÖTV ile gelen vergiler var..Yunanistan O vergi gelirleri ile ikiye katlar, batmaktan kurtulur…

          Şimdi; Müslüman ülkemin insanları!..Bunların hangisine sahip olmazsanız ölme ihtimaliniz var? Bunlar Sizin cebinizden çıkan servetler değil mi?

          Hemen hiç birisi hayatın olmazsa olmazı değil…Hiç birisi ölümcül bir yokluk değil!..Hatta, olmasalar, belki de aile nedir, arkadaş nedir, mahalle nedir;  geniş bir sosyal çevre ve yaşam tatları açılır önünüze…

          Belki de en çok Gelir Adaleti, Çağdaş-Eşitlikçi Yaşam Hakkı için kavga verir, yazarım. İşte, bu yazımda kendimi de sorgulamak istedim:

          Evinin önünde 2 arabası olan hiç kimse bana, “ Hayat zor!.. Geçim sıkıntısı içindeyiz!..İki çocuğu nasıl okutacağız bilemiyoruz?” demesin!..

           Bakın etrafınıza; AVM’siz, cep telefonsuz, marka giyim kuşamsız, filanca kafe de yabancı kahve içmesiz yaşam, çok sıradan, sıkıcı bir hayat sanki!..

         Şehirle, şehrin cadde ve sokaklarıyla, semtin insanlarıyla yaşam paylaşmak, mahalle fırınından ekmek almak da, ESKİ KAFA  bir günlük yaşam kültürü gibi!..

          AVM veya Marka bir yerde; dışarda yemek şart!.. Bizde bir şehir anlayışı vardı…Şehirde, yemek  Esnafın yediği yerde yenirdi!..Etin de, pilavın, fasulyenin de hası oralarda olurdu! Çayın hası da, esnaf çay ocaklarında olurdu!..

           Bugün; Meyve Cenneti Sapanca’da kimi bahçelerde elmalar, armutlar ağaçta çürüyor… Üniversite yıllarında İstanbul’a trenle gider gelirdik. Trenin Sapanca istasyonuna geldiğini, asla abartmıyorum, elma kokusundan anlardık…

          Çalışıp üretmeden, her şeyi anne-baba dahil, başkalarının üzerinden kolay elde eden;  umursuz, bencil, gösteriş meraklısı, servet düşkünü bir toplum mu oluyoruz?..

          Bunun sorumlusu da; çocuğunu doğru eğitmeyen, çağı göremeyen, Yöneteni izlemeyen-sorgulamayan bizim kuşaklar mı?