Her nedense bir uzak doğu fıkrası aklımdan hiç çıkmaz.
Çin-Japon savaşında yüksek rütbeli esirleri sıraya dizmişler, cellat kılıcıyla başlarını kesecek.
Cellat işe başlamış, kelleler bir bir yere düşüyor, ama sıradaki sonuncu esir gülüyormuş.
İş bitmiş, esir hala gülüyor.
Cellat demiş ki:
-Oynat başını!..
Esir başını oynatınca kelle düşmüş!.

***

Ustalığa görüyor musun sen?..
Bazen ustalık da gerekmez; insanın iflahını keserler, haberi olmaz; ciğerini sökerler, farkına varmaz; Sakarya’nın acınacak hali buna benziyor…
En değerli varlığımız çocuklar, deprem hasarlı 21 okulda öğrenim görüyor; toplumda tepki yok…
Okul örneği tek örnek değil..
Hangi işimize bakarsanız iler tutar tarafı görülemiyor..
Haydarpaşa trenine ne oldu?..
Lo!..Lo!..Lo!..
Peki, bin yataklı hastane işi?
Ya hey!..
Hastanelerin acil servislerinde bir yatakta iki hasta yatıyor mu?..
-Evet!..
Tarım alanları betonlaşıyor mu?..
-Kesinlikle!..
Esnaf görülmemiş bir oranda kepenk indiriyor mu?..
-Doğrudur!..
Sakarya’da yerin altı, yerin üstü, yasalar eğilip bükülerek, çimento fabrikası, taş ocağı, ayağına kim vurduya getiriliyor mu?..
-Yani!..

***
Sakarya umutsuz..
Halk umutsuz…
İktidar partisi bu kapsamda bile yerel seçimleri cebinde keklik görüyor…
Belediyelerde 17-0 yapacağını iddia ediyor…
Otuz yıldır şehir yönetimine el koyan bir partinin, bunca soruna rağmen hala seçeneksiz gibi durması demokrasi mantığında geçerli midir?..

***

Soruyu yineliyorum:
-AKP 17-0 yapabilir mi?.
Sanmıyorum!.
Ama, AKP yerel önderlerinin medya üzerinden kopardığı şamata gerçek çıkarsa ne yapmalı?..
Oturup düşünmeli:
Bu gidişata ‘dur’ diyemeyen siyasal muhalefeti, şehir sorunlarının birinci sırasına oturtmalı!..