Sevgili okurlar,
Beş günlük Türkiye gezisini tamamladıktan sonra, ikinci vatan olarak adlandırdığımız Belçika’ya döndüm..
Elbette bu beş günlük ziyaret döneminde, birçok konuyu anlama, test etme, bizzat tanıklık etme bağlamında, önemli fikirler edindik..
Bir kere bu ziyaretin gerçekleşmesinde, Brüksel Bölge Parlamentosu milletvekili ve Parlamento Başkanvekili, Schaerbeek Belediye Meclis üyesi Emin Özkara’nın daveti önemli rol oynadı..
Yukarıda belirttiğim gibi Emin Özkara’nın üç şapkası var..
Özkara, Brüksel’in en büyük belediyesi Schaerbeek İlçesi’nde belediye meclis üyesi olarak görev yaptığı gibi, Brüksel Bölge Parlamentosu’nda da milletvekili..
Bu çatı altında Özkara, aynı zamanda Meclis Başkanvekili olarak ta görev yapıyor. Çeşitli komisyonlarında üyesi konumunda..
26 Yaşında siyasete adım atan Emin Özkara, üç dönemdir milletvekili olduğu gibi, üç dönemdir Schaerbeek’te belediye meclis üyesi olarak ta vatandaşın sesi durumunda..
Fakir bir ailenin evladı olarak, 2 Yaşında Belçika’ya gelen Özkara Ailesi’nin 8 kardeşten biri Özkara..Yüksek tahsil yapmış, mesleğe atılmış, tam bu dönemde kendisine yapılan bir teklifi değerlendirerek, siyasete adım atanlardan biri..
Evli ve iki çocuk sahibi olan Özkara, ikiz kardeşi olduğu gibi, kendisinin de ikiz oğulları var..
Görev yaptığı yerlerde, güler yüzü, sevecen tavırları ve çalışkanlığı ile bilinen Özkara, Belçika’da;” Çanak anten vergisi, ağır vergiler, eğitim, ulaşım, kurban kesimi, terör örgütü PKK’nın faaliyetleri ve Sözde Ermeni Soykırım iddiaları” yanında birçok konuyu gündeme getirenlerden..
Özellikle “milli hassasiyeti” nedeni ile terör odaklarına hedef olan Emin Özkara’nın otomobilinin bu nedenle kundaklığında sizlerle paylaşalım..
Çok kültürlü ortam içinde tüm grup, küme ve toplulukların temsilcileri ile iyi ilişkilerinde içinde olan Emin Özkara, bu özelliğini Türkiye’deki temaslarında da aynen yansıtıyor..
Yani diyeceksiniz ki, neden bize Emin Özkara’yı tanıttınız?
Çok haklısınız!
Kalbinde Türkiye sevgisi olan ve gömleğine Türkiye ve Belçika bayraklarını işletecek kadar ileri giden Emin Özkara’yı, elbette bu kısa yazımda sizlere tanıtmam mümkün değil..
Türkiye temaslarına gelmeden, şöyle Sakarya’ya dönecek olursak, adı öne çıkan milletvekillerimiz arasında hemen Engin Özkoç ve Ümit Dikbayır’ı hatırlarız..
Muhalefette olmalarına rağmen, ülkenin, ait olduğu kentin sorunlarını ulusal platformlara taşıyan bu iki milletvekilinden sonra, adı öne çıkan kimler var ki?
Evet, siyaset dışında bile Ankara’da sivil örgüt temsilcilerimiz, Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ve Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay’ın adı bile çok ön sıralarda yer alıyor..
Yani ,”parmak kaldır, parmak indiririn” ötesinde, ”sallabaşı, al maaşı” anlayışı ve varlığı ile yokluğu arasında bir farkı olmayanların, bu ülkeye eseri, hizmeti ne olabilir ki?
İşte sevgili Emin Özkara ile birlikte önce Eskişehir’e gittik..Orada sivil örgüt temsilcileri ile buluştuk, sonra siyasiler ile çeşitli ortamlarda buluşma imkanımız oldu..
Eskişehir üzerinden Mahmudiye’ye, Afyon İl’i Emirdağ İlçesi’ne, Konya İl’i Yunak İlçesi’ne ve Afyon’a uğrama ve ziyaretlerde bulunma fırsatı bulduk..
Buradan Uşak İl’i üzerinden İzmir’e geçtik..Tekrar Afyonkarahisar’a döndük..
Ziyaret etme imkanı bulamadıklarımıza ise telefon ile ulaştık, hasret giderdik, hal ve hatır sorduk..
Bir kere, Türkiye’deki siyasi anlayışa tam not vermem mümkün değil..
Siyaset diline, eski bir öğretmen olarak not vermeye kalksam, 10 üzerinden genel bir tanımla geçersiz not (4)veririm!..
Ağır söylemler, karalamalar, sataşmalar kabul edilir gibi değil..
Bir kere adaletli, eşit bir yarış kesinlikle söz konusu değil..
Bunu sokaklar, pankartlar, afişler, demeçler zaten söylüyor..
Seçim sathında, iktidar adına lider meydanlarda..
Muhalefet adında, liderler meydanda ama, adayların çabası, çalışmaları daha dikkat çekici..
Mesela, Afyonkarahisar’da, daha şimdiden eski AK Parti milletvekili olan ve sonra kenara çekilen Mahmut Koçak, iktidarı silkeliyor..
Yunak İlçesi’nde yine Yusuf Bayat, söylemleri, sevgi ve saygı temelinde projeleri ile takdir ediliyor..
Demek ki, bazı yerlerde lider ceketini koysa bile, artık vatandaş gözünü açmış dudumda..
Evet, bu seçimlerde aday çok önemli..
Sizden biri olması, devşirme olmaması önemseniyor..
Hala liderin iki dudağından çıkacak sözlere bakanların sayısı da az değil..
Ülke gerçeklerini bilenler yanında, bilmeyenlerin sayısı bir hayli fazla..
Yıllardır yurt dışında yaşarım, bir devlet adamı, kral, kraliçe maça geldi diye yolların kesildiği, vatandaşın önüne yasakların konulduğu bir ülke görmedim..
Türkiye-Moldavya maçında, lider maça geldi diye, yollar kesildi, yasaklar, barikatlar oluşturuldu!..
Çoğu taraftar, sporsever, bu barikatlara takılmamak için maçtan erken ayrıldı, kimi de maça erken geldi..
İnanın insanımız burnundan soluyor!
Polisler, askerler, özel güvenlik bir kişinin hizmetinde..
Motosikletliler, otomobillere, helikopterlilerde korumalara eklenmiş!..
Görüntüyü, yani fotoğrafı beğenmedim..
Bu durum bana, Bruni Sultanı’nın saltanatını hatırlattı..
Bu memlekete ve insanımıza yazık ediliyor!
Türkiye’nin bu anlayış, bu sistem, bu dil, bu yaklaşım ile düzlüğe çıkması mümkün değildir..
Ayrıştıkça, ayrıştırılıyor insanımız..
Emirdağ İlçesi’nden, Yunak İlçesi’ne geçerken gördüğüm manzara daha kötü..
“Mahalle” yapacağız, diye köylerimizin tabelalar indirilmiş, köy hayatını dibine kibrit çakılmış..
Toprak çiftçisini bekliyor..
Köyleri, kediler, köpekler, kuşlar bile terk etmiş!..
Büyük bir sessizlik ve yalnızlık içinde koca, koca köyleri, bir iki ihtiyar bekliyor..
Ne acı bir durum!…
Yolumuz üstünde Suvermez Köyü’ne uğradım..
Brüksel’den kapı komşum Halil İbrahim Derviş’e çat-kapı ziyarette bulundum..
Korna çaldım, seslendim..Büyük şaşkınlıkla kapıya çıktı..Bir elinde telefon,diğer eli ile boynuma sarıldı..Gözlerimiz doldu..Hanımı Namiye’ye seslendi..
-Yusuf gelmiş!
Evine, tarlalarına, bahçesinde badem ağaçlarına göz attım..”Soğuk vurmasın” diye ağaçların altında ateş yakmış..
”Ama kurtarabildim mi bilmem “dedi?..
İnanın köyün sessizliği içime oturdu!..
Ağlamamak için kendimi zor tuttum..
Kapıları, pencereleri kapalı binaları gösterdi Derviş..
”Bu evlerin sahipleri hep yurt dışında,diğerleri de kente göç etti “diye ekledi..
Kendisi, baba, ana yadigarı bu toprakların, boş kalmasına razı olmadığı için gelmiş..
Ya yarın?
Ya oğulları, kızları bu mirasa sahip çıkar mı bilmiyor!
Ve bir türkü tutturarak köyden ayrılıp, sevgili Alper Karaca eşliğinde Eskişehir’e döndük..
Yüreğimde hala o burukluk..
Ve mırıldandığım,” hadi köyümüze geri dönelim” türküsü!!
Dönelimi de bu köy, bu toprak, bu ağaçlar bizi kabul eder mi?
Lütfen, yarın acısını çekeceğiniz, üzüleceğini bir durumla karşılaşmamak için duygusallıkları bir kenara bırakarak, sizden birini, size gerekli ilgi ve ihtimamı gösterecekleri seçip iktidara getiriniz ki, sizin sözünüz, düşünceniz iktidar olsun!
Yani size hesap verecek, sizi destekleyecek, sizden yana olacakları seçiniz..
Kısacası, alternatif sizsiniz!
Bunu idrak etmeniz için daha ne yazmamı bekliyorsunuz!?
Memleketin hali duman!
Derman bekleyen hastalar, iş bekleyen gençler, evlilik için gözünü yurtdışına dikmiş, yaşını başını almışları, kimler görecek ve bu yaralara kimler derman olacak?
Söz, elbette sizin, siz bilirsinizi?
Sizden iyi bilecek değiliz ya?