Sevgili okurlar,
Günler akıp gidiyor..Yaz sıcakları, yerini Sonbahar’ın nemli, soğuk, ılık günlerine terk etti.. Sarı, sarı yapraklar yerlerde..Yaylalarda sizleri karşılayan güzelim, renga- renk çiçekler boyunlarını büktü..Artık Karasu, Kocaali sahillerinde bile yürüyüş yapanların sayısı azaldı..Bir kış hazırlığı var..
Okulların açılması ile insanımız yeni, yeni sorunlar ile karşılaşmaya başladılar..
Her sabah kepenk açan esnafımızın, derdi ise daha başka..Acaba satın aldığı ürünlerinin yerine, yarın hangi ücretle, yeni ürünler koyabilecek?
Yani raflar boşalıyor..Dolar, Euro söylendiği gibi irtifa kaybetmiyor..Önce çevremizdeki değişimi görmemiz gerekiyor..Bunun adını iyi koyamazsanız, geleceği iyi göremezseniz!
Hani büyüklerimizin her dem hatırlattığı gibi,’ ayağımızı yorganımıza göre nasıl uzatacağız?’
Fındık, pancar, mısır taban fiyatlarından ne haber?
Bu konuda yetkililerimiz ne söylüyor?
Bu işin sahipleri, çiftçi temsilcileri ne söylüyor?
Her geçen gün artan vergiler, cebimizde, dünyamızda yeni yangınlar oluştururken, günü, gün edenlerin kahve sohbetlerinde, hala birilerine övgüler düzmesini nasıl yorumlayacağız?
Gerçekten ‘alternatif’ yok mu?
Halkın deyimi ile ‘ Kime oy vereceğiz’ diye işin içinden çıkalım mı?
Bu işin üstesinden, Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu çıkabilir mi?
Dibe vuran bu Türkiye’ye kim, nasıl, alıp o girdaptan çıkartacak?
Eğitim alabora olmuş!
Ekonomi çökmüş!
Liyakat, yeni yetişmiş insana değer, rafa kaldırılmış!
Siyaset, karşı dava tazminatları ile değerlendirilirken, hukuka güven kalmamış!..
Cumhuriyet’in temel ilkeleri terk edilmiş!
Atatürk ilkeleri, yeni ‘Osmanlıcılık’ akımı ile depoya kaldırılmış..
Hedefe konan 2023, pusulası şaşmış!
‘Başkanlık Sistemi’ denilen ve ne olduğu hala anlaşılmayan sistem, korku, kaos ve belirsizlik getirmiş!
İçte ve dışta muhatap, ‘tek adam’ noktasına indirgenmiş!
Dış siyaset ‘Allah’a emanet edilmiş!
Türkiye’nin iç ve dış düşmanları, ülkeyi çepeçevre sarmış!
Şimdi siz bu ‘ Ey Amerika, ey Almanya, Ey Hollanda..’ salvalorından geri adım atmışsanız, geleceği ‘harman dalı’ oynayan helikopterlerde mi arayacağız?
Özetlersek, Türkiye’de ‘hükümeti eleştirmenin’ suç haline geldiği bir dönemde,
doğruyu nasıl ifade edebilirsiniz?
İşte bu zamanlarda, ortaya çıkmak, konuşmak, eleştirmek, doğruları söylemek önemli..
Türkiye kötü yönetilebilinir..Gelecek ipotek altına alınmış olabilir, ama umutlarımızı tüketmememiz lazım!..
Karanlığın, cehaletin üstüne, üstüne, hep birlikte yürümeliyiz!
Hani daha önceki yazımda dediğim gibi ‘ umut sizsiniz!’
Bakın geçtiğimiz günler için Belçika’nın Anvers kentinde bir röportaja gittim..
Karşımda, Belçika’da çalışarak zirveye çıkan ve Atatürk kızı olmakla övünen Prof. Dr. Sevilay Altıntaş vardı..
Onu dinlerken, kendime kızdım, ama nasıl kızdım..
Ben de bu ülkedeyim,’ nasıl oldu da Prof. Dr. Sevilay Altıntaş ile yollarımız kesişmedi ‘diye hayıflandım!..
Öğrendim ki, başarısında iki önemli adamın izleri var..Bu iki adamı merak ettim..Öğrendiğim de ise nasıl mutlu oldum, nasıl bilemezsiniz..
Bu iki adam, Belçika’ya Türk çocuklarına ‘Türkçe ve Türk Kültürü’nü öğretmek için gelmiş öğretmenlerdi..
Yani Atatürk’ün öğretmenleri..
Amerika’da, Belçika’da Avrupa’da ödüller almış, hatta Türkiye’de büyük takdirler görmüş,’ meme ,böbrek ve rahim’ kanserleri konusunda uzman bu Türk kadınını, Belçika’nın ‘milliyetçi’ diye yaftaladığımız N-VA(Flaman Milliyetçi Parti) partisi ödüllendirmiş..
Ve burada kalınmayarak, Prof .Dr. Sevilay Altıntaş’a,’ Sen bize daha lazımsın..Senin Belçika’ya yapacağın, bize kazandıracağın, senden öğreneceğimiz çok şey var’ denilerek, siyasete davet edilmiş..
O, ‘işini siyasete karıştırmamak’ koşulu ile bu teklifi kabul ederek, siyasete adım atmış, başarılı Türk kadınlarından biri olarak, şimdi harıl, harıl çalışıyor, Belçika’nın Anvers sokaklarına tanıtım afişlerini asıyor..
Prof. Dr. Sevilay Altıntaş,’ Türkler çalışkandır, Türkler akıllıdır, Türkler sevgi sembolüdür’ diyerek farklı bir pencere açtı..
Türkiye hakkında oluşan,’ olumsuz algıyı’ sadece Sevilay Altıntaş yıkamaz..Ona omuz vermemiz, destek olmamız, onunla birliktelik yapmamız gerek..
Belçika’da çalışkanlığın, efendiliğin, sevginin sembolü olan, o’ gurbete ilk çıkanlar’ gibi olmak için, bütünleşmek, ‘iri, diri bir’ olmak için daha uzun yıllar beklemeye gerek yok!
‘Ben bir anne olarak ağır yükün altına girdim, buralara gelmişsem, bunu hepimiz yapabiliriz..Bu işe evden, kadınlarımızdan başlayarak, cahilliğin, geri kalmışlığın, fanatizmin, bencilliğin, nemelazımcılığın, pısırıklığın zincirini kırabiliriz’ diyen Prof.Dr. Sevilay Altıntaş’a kulak vermeliyiz..
‘Başarabiliriz’ noktasında düğümlenen çalışmaları, beni çok etkiledi..
Unutmayınız ki, bu işler hediye alarak, hibe yardımlarla övünmekle olmaz!
Hele, hele, ‘Ey Avrupa, ey Amerika, ey İsrail..’ zılgıtları çekmekle hiç olmaz!
Orada, burada ahkam kesmeye gerek yok!
‘Görünen köy kılavuz istemez’ derler!
Türkiye’de gelinen noktada ‘,ortada ne devlet-mevlet’ diye bir şey yok!
Kişi ve kişiler var!
‘Kural-mural ‘da kalmadı!
Akılları ne esiyorsa, o yapılıyor!..
Türkiye için, gelecek için, hepimiz taşın altına elimizi koymalı ve bundan çekinmemeliyiz!
Pazarınız sağlıklı güzelliklere vesile olsun!
[email protected]