Yerel seçimler nedeniyle bir türlü açıklanamayan ekonomik paket nihayet açıklandı.

Paket ekonomide istenen olumlu etkiyi yaratamadı.

Dolar ve avro yükleliş, borsa düşüş eğilimine girdi.

Yani kısacası dağ fare doğurdu.

Yaşadığımız krizin faturası her zaman olduğu gibi; işçi, emekli, çiftçi, memur kısacası alınteri döken, emeği ile geçinenlere çıkarıldı.

Yeni bir fon yaratma, yaratılacak bu fonun kaynaklarını işsizlik fonunda olduğu gibi farklı alanlara aktarma temeline dayanan paketin başarılı olması beklenemez.

Çalışanların kıdem tazminatına göz diken, zar zor geçinen insanları zorla biresysel emeklilik sistemine sokacak bu ekonomik paket ülkemizin ve insanımızın sorunlarına çare olamaz.

Oysa çalışanların ekonomik paketten beklentileri;

Yaşanabilir bir ücret,

Adil bir vergi sistemi,

Süreklilik arz eden bir kalkınma ve paylaşım,

Hak, hukuk ve adaletin tesis edilmesi,

Katılımcı demokrasinin gelirştirilmesi,

Kıdem tazminatı konusunda mevcut durumun korunması,

Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözülmesi,

KİT'lerde kadroya geçemeyenlere müjdeli bir haber verilmesi,

İşsizlik fonunun amacı dışında kullanılmamasıdır.

Bu paketle enflasyonun düşmeyeceği de çok açık.

Banka bilançolarını düzeltmek ve sorunlu kredi problemini çözmek kısacası bankaların sermayelerini güçlendirmek için bankalara hazine bonosu verilmesi planlanıyor.

Darphaneyi para basmak için çalıştıramayanlar, bu kez darphaneye hazine bonosu basma görevi verecektir. Bu görev karşılıksız para basma görevinden başka bir şey değildir.

Karşılık olarak kıdem tazminatı fonu ve BES ‘in düşünüldüğü açıktır.

Bu düşünce hayata geçirilirse; toplumda huzur bozulacak, devlete olan güven sarsılacaktır.

Huzuru bozacak, güveni sarsacak sonuçlar devletin borçlarını daha da artıracaktır.

Borçların artması enflasyonu azdıracak, döviz artışı frenlenemeyecek hale gelecektir.

Kıdem tazminatına, kazanılmış haklara göz dikilmesi doğru bir bakış açısı değildir.

Başarılı olamayacağı açıkça ortada olan bu ekonomik paket derhal geri çekilmelidir.

KENT KONSEYLERİ

5393 Sayılı Belediye Kanununun 76. ‘ncı maddesi gereği kurulması zorunlu olan kent konseyleri mevzuatımızda 2005 yılından bu yana vardır.

Amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmek olan kent konseylerinden ne haber ?

Sakarya ‘da, Adapazarı’nda kent konseylerinin oluşturulduğunu duyarız.

Duyarız da;

Yaşamımızda kent vizyonu ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi adına ne yaptıklarını bilir miyiz ?

Kentimizin, hemşerilerimizin hak ve hukukunun korunması adına ne yaptıklarından haberimiz var mı ?

Sürdürebilir bir kalkınma adına hangi adımları atmışlar ?

Çevreye duyarlılık adına bu güne kadar ne yapmışlar Allah aşkına ?

Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı vakıflara, derneklere havale edenlere karşı hangi tavrı sergilemişler ?

Saydamlık, hesap sorma, hesap verme, katılım, yönetişim, yerinden yönetim kavramları ile ne kadar ilgileri, alakaları var ?

Herşeyden önemlisi 2005 ‘ten bu yana kimdir kent konseyini oluşturan hemşerilerimiz ?

Ben bu soruların yanıtını bilmiyorum.

Cahilliğime ve bilgisizliğime verin lütfen.

Bu konularda bilgilenmek ve aydınlanmak istiyorum.

Bilmem ki çok şey mi istiyorum… ?

Başta Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce ve ilçe belediye başkanlarımızdan 2005’ten bu yana mevzuatımızda var olan Kent Konseylerini kanun ve yönetmeliğin ruhuna uygun oluşturmalarını beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.

MEHMET SAİT TANDOĞAN

Çevresinde sevilen sayılan uzun yıllar imam-hatiplik, müftülük, müfettişlik, başmüfettişlik, teftiş kurulu başkanlığı yapan Mehmet Sait Tandoğan Hoca; Türkmenistanda Din Hizmetleri Müşavirliği yapmış ve emekliye ayrılmıştır.

Doğruları, gerçekleri yıllarca kürsüden, mimberden anlatmıştır.

Mehmet Sait Hoca, şimdilerde insan üstü bir gayretle kitap yazmaktadır.

Yazdığı kitaplardan KUR’AN ‘DAN GÜNCEL MESAJLAR – DENİZDEN BİR KATRE ‘yi imzalayarak bana takdim etti.

Kölelik, insan hakları, kadın-erkek eşitliği, çevrenin korunması, hayvan hakları, infak, sabır, sevgi, kardeşlik, Çanakkale ruhu gibi pek çok konuya açıklık getirmiş bu kitabında.

Kur’anı Kerimin ruhunu anlayabileceğimiz bir dil ile  kitabında işlemiştir.

Bir solukta okuduğum kitaptan bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

ATATÜRK, DİN VE LAİKLİK

Liderlerin yetişmesi ve kişiliğinin oluşmasında aile ortamı, soyu, eğitim-öğrenimi ve sosyal çevrenin  önemi kaçınılmazdır.

Mustafa Kemal ‘in yetiştiği aile ocağı öncelikle dindar, vatanperver ve milliyetperver sıcak bir yuva idi. Baba tarafından dedesi kırmızı hafız lakabıyla tanınan meşhur Hafız Ahmet Efendi; Anne tarafından dedesi Sofi Zade Feyzullah Efendi’dir.

Her iki taraf ta “Evlad-ı Fatihan” yani Rumeli’nin fethinden sonra Balkanlar’ın islamlaştırıl ması ve Türkleştirilmesi için özellikle Anadolu’dan göç ettirilen Türkmenler’dendir.

Teşekkürler Mehmet Sait Tandoğan Hocam.