Can Yücel’in söylediği gibi, ‘Başka türü bir şey benim istediğim’ diye diye yola çıktım; az gittim uz gittim dere tepe düz gittim…

Bir baktım ki zaman geçmiş ben başladığım noktaya dönmüşüm.

Meğer havası ayrı hava, denizi ayrı deniz olan yer burasıymış da, önce kaybetmek gerekiyormuş yeniden bulmak için.

Yeniden bulduğunda ise kaldığın yerden devam etmekmiş asıl olan..

Ben de yoluma devam ederken tanıştım, Sakarya’da son 6 yıldır düzenlenen doğa yürüyüşleri ile.

En kısa mesafeyi bile araba ile katetmeyi seven ben vurdum kendimi dağa, yeşile ve maviye...

Çok şükür annemin ayrı babamın ayrı doğdukları, yaşadıkları ve hala ziyaret ettiğimiz köyleri var. Yeşile, toprağa, eğimli araziye, uzak değiliz ama daha ilk haftadan Taraklı Kaymakamsuyu yaylası dediler yakındır dedim, kolaydır dedim 16 kilometrelik parkur çıktı.

Doldurdum sırt çantamı bir ton yük bindi mi sırtıma..

Yürü yürü yürü bitmez, o çantadakiler ye ye bitmez..

Hele o gidişin bir de dönüşü oldu ki sormayın.

Oksijeni de bol alınca tabi beynim ve ruhum biraz şaşırdı.

Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeye başladı.

Tabi katılan çoğu insan alışkın bu trekking denilen illete...

Beni çarptı; yanımdan geçen herkes iyi misiniz diyor...

Ben ki uludağın havasını almış insanım, nasıl ‘yaa evet beni biraz hava, biraz da hayatım çarptı’ diyebilirim...  

Millet işin keyfinde gırgır şamata fotoğraf çekimleri falan ben son nefesimi vermek üzereyim.

Bir de tam artık bitti derken karşıma bir tepe çıktı ki heh dedim beni burada bırakın siz yola devam edin.

Neyse ki ha gayret tırmandım...

Parkuru bitirdiğimde bir sonraki yürüyüş için plan yapmaya başlamıştım bile.

İlk deneyimim böyle oldu..

Mavi yeşil üyeleri daha doğrusu liderleri ile de bu şekilde tanıştım.

Allah’tan hepsi profesyonel, yardımsever ve harika insanlar da herşey yolunda ve çok güzel gitti...

Yürümek ciddi bir eylemmiş bunu bir yürüyüşte 23.063 adım atınca anladım.

Yani evet hamlıktan bacaklarımın ağrısı da bu ciddiyeti kavramama sebep olamadı değil ama başka türlü bir şey var... tam benim istediğim gibi...

İnsan doğa içinde çocuk oluyor, özgür oluyor, masum oluyor.

Toprağa her deyişinde toprak ana alıyor kirini pasını ve tüm cömertliği ile geri veriyor mutluluğunu, hayata dair inancını... 

İlk yazımda özellikle bu yürüyüşü anlatarak başlamak istedim.

 Herşeyin bir nedeni olduğu gibi bu yazıyı yazmamın da tek nedeni artık cemre havaya düştü.

Biz de artık yavaş yavaş uyanan doğaya eşlik edelim.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı’ndan ricamdır ki en geç nisan ayında yeniden değil kaldığımız yerden devam edelim yürüyüşlere...