Vatandaş, ‘Evet’ ile ‘Hayır’a odaklandı. Belediyelerde, diğer resmi dairelerde, kimse kusura bakmasın işler iyice ağırlaştı. Özellikle gıda konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Zabıtalarımız çarşıya-pazara çıkıyor ama sen-ben gibi çıkıyor. Şöyle bir tur atıp dönüyor. Yanlış yere park etmiş bir araçtan veya köşede dilenen dilenciden, şuraya buraya konuşlanmış satıcılardan başka önemli bir şey yok mu acaba?   

                                                          **

Gıda terörizmi aldı başına gidiyor ama o tarafa nedense bakan yok. Bu konuda bir iki örnek vermek istiyorum. Birincisi; döner satan işyerleri, dönerciler. Dönerin muhteviyatının yüzde onunun yağ, yüzde onunun kıyma, yüzde sekseninin et olmasını da… Döner eti ile ateş veya köz arasındaki mesafenin on beş santim olması gerektiğini de geçtim de, gidin bakın, tamamına yakını tozdan korunmasız bir şekilde satılmasına taktım.

                                                           **

Bu domates, biber değil ki. Sürekli yağları sızan bir yiyecek. Dönercilerin önünden her gün binlerce insan geçiyor. Sürekli olarak kalkan tozlarda dönere yapışıyor. Dönerci de, hem döner, hem toz satıyor. Bunu yıllar önce yazdık. Dönercilere bir operasyon yapıldı. ‘Ürününüzü cam levhaların içine alacaksınız’ denildi. Alında ve bir süre böyle gitti. Sonra o cam koruyucu levhalar gitti, döner yine açıkta satılmaya başlandı.

                                                        **

Bazılarında hiç tozdan koruyucu cam levha hiç yok. Bazılarında var ama atıl bir şekilde duruyor. Çok çok azı ise dönerini bu cam koruyucu levhaların arkasında tutuyor ve oradan satış yapıyor. Aklı başında insanın gidip, alıp yiyeceği bir ürün değil bu açıkta satılan dönerler. Ama kadın hamile canı istiyor, çocukları istiyor… Velhasıl, hiçbir yetkili hiçbir şekilde karışmadan tozlu dönerler midelere iniyor. Döner tezgahlarını cam korumalarla kapatan dönerci esnafına da teşekkür ediyorum.

                                                      **

Dikkatimi çeken bir başka gariplik Katlı Pazaryeri’ndeki Balık Pazarı’nda… Balığı severim, tanırım da. Balık alacak olmasam da sık sık bu pazara gidip balıklara ve fiyatlarına bakarım. Sardalya balığını bilir misiniz? İrileşmemiş hali hamsiye benzer. Biraz daha yassıdır o kadar. Sardalyayı iyi tanımayan onu hamsi diye alır gider.

                                                     **

İşte anlatmak istediğim de tam bu. Balık Pazarı’nda bazı tezgahlarda sardalya satılıyor. ‘Sardalya bir balık olduğu için Balık Pazarı’nda satılması gayet doğal’ diye düşünebilirsiniz. Ancak öyle değil. Tezgahtaki etikette ‘Sardalya 5 lira yazmıyor’ yazmıyor. Etikette, ‘Karadeniz Hamsisi 5 lira’ yazıyor. Diğer tezgahta gerçek hamsi 10-12 liradan satılırken, vatandaşı kandıran bu tezgahlarda ‘Karadeniz Hamsisi’ adı altında sardalya 5 liraya satılıyor. Sardalyayı iyi tanımayan, hamsiye benzetenler de, ‘Ucuz hamsi bulduk’ diye sevinerek alıyor ve evine gidiyor. Bunu da hiçbir yetkili nedense görmüyor.

                                                   **

Bir başka tespitimi aktarmak istiyorum. Bir-iki ay önce bizzat başıma geldi. ‘Pak Maya’ markasıyla satılan bir yaş hamur mayası var. Almam gerekiyor. Her zaman alışveriş yaptığım yan yana üç market var. Biri Essen, biri Özpaş, bir diğeriyse Bim. Üçüne de girdim. Aynı maya, aynı marka, son kullanma tarihleri bile aynı. Özpaş’da 2 lira 90 kuruş. Essen’de 2 lira 75 kuruş. Bim’de sadece 90 kuruş. Essen ve Özpaş’da görüştüğüm elemanlar bunu bana açıklayamamıştı. Sizce bu farklılık neden ve neden kimse görmüyor?..