Spor işlerinde yayayımdır. Hele futbol gibi sporlarla hiç uğraşmadım.Spor iyidir derler; doğru...Spor’un gövdeyi sağlamlaştırdığı bir hakikattir; iyi…Gövdemiz bir düzen içinde işletilirse ışıldar; bu da güzel…Doğru, iyi, güzel…Ancak!...“Ancak” deyince şimdi kalkıp şu bizim Sakaryaspor’un puan tablosunda kafada olmamasının sebebi, falanca ile oynanan maçta lehimize verilmeyen penaltımız var, filanca ile oynanan maçta yediğimiz gol ofsayttı demeyeceğim.Bu işi kestirenler yapsın.Ben Özgür Arık da arada sırada içeride oynanan Sakaryaspor’un maçlarına bizim Güven Hasbaş ile giderim.Tartışmalı bir pozisyon olursa kulağımı ona dayarım.O ofsayt derse, ofsayttı derim, hakem hatalı karar verdi derse, hakem hatalıydı derim.Anlayacağınız futbol işinde Güven Hasbaş’a inanmışımdır.Fakat, bizim Güven Hasbaş’ın son iki yazısında bir nokta var ki, onun düşüncesinin zıddını düşünürüm.Güven Hasbaş Sakaryaspor’un kötü durumuna içerliyor olmalı.Bugünlerde önüne gelene çatıyor, bu işten Büyükşehir Başkanı Zeki Toçoğlu da nasibini alıyor.Belediye Başkanı’nın kulübe sahip çıkmadığını söylüyor.Sözü söze bağlayarak, Toçoğlu kaptan köşküne geçmeli, dümeni eline almalı demeye getiriyor.İşte ben buna katılmam…Bana göre bir belediye başkanının işi futbol kulübünü yönetmek ya da yönetmeye kalkmak değildir.Bence belediye başkanının spor politikası olur.Nedir o?Sözgelişi, çocukları ve gençleri spora yönlendirir. Onlara spor tesisleri, semt sahaları, yaşlılara yürüyüş yolları yapar.Ve lakin tüm bu hizmetleri madalya taksınlar diye değil, para kazansınlar diye değil, rekor kırsınlar diye değil…Sadece vücudu sağlamlaştırmak için spor manasında yapar.Geri yanı spor kulüplerinin, sporcuların ve spor yöneticilerinin işidir.Güven Hasbaş ile ayrı düşünüyorum demiştim.Evet, öyledir…Politika-spor kulübü yönetimi ilişkisi üzerine göz ve kafa alışkanlıklarını değiştirme zamanı gelmedi mi?Üstelik Sakaryaspor üzerine kurulu yem borusu hazır tıkanmışken!