Evet değerli okurlarım; yazılarınız çok iyi ama bazı mesleki kelimelerden sebep bazen anlamıyoruz diyen okurlarımız için bugün herkesin ve her kesimin anlayacağı bir yazı yazacağım.

   Dünya ve Türk tarihi boyunca hayatımızda önemli yer tutan At'lar. Bazen savaşmak için, bazen yük taşımak için, bazen seyahat etmek için, bazen de yarışmak için hayatımızda hep oldular. Atların ortalama ağırlığı yarım ton civarındadır. Atlar büyük bir zamanını ayakta uyuyarak geçirir. Atlar ağır cüsselerinden dolayı pek fazla yatarak dinlenemezler, ağırlıkları iç organlarını rahatsız eder. Ayağa kalkarken ön ayakları ile denge kurar, arka ayakları ile vücudunu iterler. Ayakta durdukları sürede hep ön ayaklarına ağırlık vererek dengede dururlar. Atın ön ayakları denge, arka ayakları itici güçtür.  Ayaklarından biri kırılan at, üç ayağı ile tedavi sürece geçiremeyeceği için genelde uyutulur.

   İyi güzelde konuyu nereye bağlayacaksın dediğinizi duyar gibiyim.

Bu asil, güçlü, çalışkan ve sadık dostumuzu ülke gibi düşünelim. Yarım tonluk vücut, istihdama katkısı olmayan yaşlılarımız, engellilerimiz, çocuklarımız, atanamayan orta yaş gençler ve eğitimli genç nesil olsun. Ön ayakları, tarım ve hayvancılık olsun. Arka ayakları da, sanayi, teknoloji, üretim ve hizmet sektörü olsun.

   Aslında şimdi leb demeden leblebiyi anladınız ama ben devam edeyim. Bir ülkenin ayağa kalkmaya çalışması, ön ayak ve hatta yaşaması için oksijendir, Tarım ve Hayvancılık.

   Tarım ve Hayvancılık artık toplumun hayatında hissedilir biçimde yer alıyor. Bunun sebebi tarım ve hayvancılık da sistemin çalışmaması. Yapılan ithalat günü kurtarma operasyonundan başka bir şey değil. Burada en büyük yarayı önce üretici akabinde tüketici aldı.

   Global dünya kendi içinde önceliğini verdiği tarım ve hayvancılık da biz çok geride kaldık. Ekonomimiz bozuldu, verilen teşvikler yerinde kullanılmadı. İşi ehline vermedik, liyakat uygulamadık, haliyle denetimler olmadı.

   Geldiğimiz noktada ülkenin ön ayakları kırıldı. Ayağa kalkmak için verdiği mücadelede canı acıyor. Buda döviz kurlarında hareketlilik, enflasyon, faiz, cari açık ve dış borç olarak dönüyor.

   Acı acı yazmak istemiyorum, ama neyin ne kadar önemli olduğunu anladınız. Tv’de sağlık programlarında beyaz ekmeğin, makarnanın, pilavın zarlarından bahsederken; Birçok insan sağlıklı beslenmekten ziyade sadece evinde karın doyurmak için mücadele veriyor. Yeni yetişen nesiller bu şekilde sadece hayat’a tutunmaya çalışıyor.

 

   İlk önceliğimizin köprü, yol, üst geçit olmaktan çıkıp, hızlı bir şekilde tarım ve hayvancılığın işinde ehil ve liyakatli bir kadro ile teşvik edilmesi olmalıdır. Konu aslında bu kadar kısa değil. Birçok acılımı ve detayları var, bunların hepsini buradan anlatamam ama bir yerden başlanmalı. Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip olan Sakarya’mızın tarım ve hayvancılık sektörüne detaylı bir rapor hazırlıklarına başladım. Bittiği zaman Bizim Sakarya ekonomi sayfasından siz değerli okurlarımızla paylaşacağım.

   Geçen hafta dediğim gibi bir nebze olsun destek için bahçesi olan bahçesinde, balkonu olan balkonunda saksıda birkaç ürün yetiştirmeli. Dolar bozduramayanlar, domates, biber, maydanoz yetiştirsin. Her şey ülkemiz için.