Gazetelerde Sakaryaspor kongresine ilişkin haberler gün yaklaştıkça zenginleşiyor…
Spor medyasının yayınlarına yansıyan mantık, kulübün nasıl bir yönetim çarpıklığı içinde yaşadığını gösteriyor…
Spor sayfalarından haber başlıkları:
-Başkan aranıyor…
-Yüreğimize ateş düştü…
-Ekonomik katkı sözü verip cayan işadamları var…
-Tribünlere göre yönetim yapılmaz…
-Tesisi basan çapulcular…
Bu laflar kimliğini yitirmiş bir numaralı spor kulübüne ilişkin edebiyatın basına yansımasından başka bir şey değil…

***

Büyükşehir Başkanı Zeki Toçoğlu’da şaşkın!..
Doğru dürüst düşünemiyor…
Ve konuşamıyor:
Şu sözüne bakın:
“- Kulüp ve kriz yönetiminde Selahattin Aydın’a güveniyor ve arkasında duruyorum”
Peki, Atatürk Stadı’nın yaşlanmış zemininde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor gibi devlerle rekabet eden Sakaryaspor bugün neden zavallı bir halde?
Utanmazlık çukurunda debelenmenin bir hikayesi yok mu?
Önce bu acıklı sayfanın yapraklarını çevirmek gerekmiyor mu?

***

Çeşitli eski yöneticilerin ve işin içinde olanların tanıklığına göre Sakaryaspor’un bugünkü duruma gelişi şu aşamalarla oluştu:
-Fikret Şen, Gündüz Serin, Tuncer Tepe, Aydın Zengin, Erkal Etçioğlu, İbrahim Müftüoğlu’nun başarılarla dolu geleneksel yönetim modelini geliştirerek sürdürmek yerine, bu kulüp banka hortumculuğu sanığı Erol Aksoy’un şirketi MEPAŞ’a satıldı…
-Bu aşı tutmadı; dönüp dolaşıldı, bu kez belediye kuruluşu olan BELPAŞ tarafından satın alındı…
-Kulübe belediye kesesiyle sahip olan dönemin muktediri Aziz Duran, bugün isimleri unutulan ithal bürokratlarla kulübü yönetti…
-Kulübü kum-taş ocağı ruhsatı gibi üçkağıtlarına köprü yapanlar olduğu fısıltıyla hep dillendirildi
-Sakaryaspor gelirine göz diken eli uzunlar olduğu hep konuşuldu...
-Kulübü ünlenme aracı olarak gören tipler hiç eksik olmadı…
Oldu da oldu…
Gözler körleşti, kulaklar sağırlaştı…
Sakaryaspor köklü geçmişinden koparıldı…
Ve başkalaştırıldı…

***

Coni’yi İkinci Dünya Savaşı’nda askere almışlar, cephede savaştıktan sonra dördüncü yılında terhis etmişler…
Florida’da ki evine dönünce ne görsün?
Üç yaşında bir bebek bahçede oynuyor…
Küplere binip karısına dönmüş:
-Bu ne?
Karısı:
-Bir bebek…
Coni köpürmüş :
-Ben bunun babası olamam!
Kadın başını öne eğmiş, tecavüze uğradığını söyleyememiş, gözlerinden yaş süzülerek:
-O da zaten sana baba demiyor…
Peki, bu çocuğun anası belli de babası kim?

***
Büyükşehir Başkanı Toçoğlu’nu uyarabiliriz:
Biricik kulübümüz tecavüz mağdurudur; ama, çok şükür kötü yola düşmemiştir…
Yol yakınken kucağına bırakılan ‘nevzad’ın önce adını koysun!