Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür, insan unutur, unutturur. Yeri geldiğinde yaşadığını, çektiği acıları, yaşadığı güzel anları bile unutur.

Bu bazen kader, bazen insanın temel öğelerinden biridir. Zaman olgusu hakkında çoğunlukla "ne de çabuk geçiyor yahu" şeklinde kalıplar üretiriz, aslında geçip giden zaman değil insanın ta kendisidir.

‘Anı yaşa, andan zevk al’ kavramları ise bu fikri çürüten değerlerdir. Geçmişle yaşamak bugünü unutturacağı gibi; geçmişini unutmakta yarınları zedeleyecektir. İnandığımız değerler için yaşamalı, an kavramını göz ardı etmemeliyiz.

Tüketmek için uğraştığımız aslında en değerli varlığımız. Zaman akmaya devam ederken, bize ait olan zaman giderek azalıyor.

Bugün dünyevi işler için yüzüne bakmadığımız, kızdığımız insanlar belki de son anlarını yaşıyorlar. Son cümleyi kurmak için belki de son zaman.

Dünya değişiyor, zaman akıp gidiyor. Her şey zamanın tozlu raflarında kayıt altında, en tarafsız hakem olacağı günü bekliyor. İnsanoğlu unutuyor, kalbine dokunanı. İyiliği, şefkati, masumiyeti yitiriyor…

Dün sosyal medyada şöyle bir yazıya denk geldim; ‘Hayat, varoluş amacına giden yolu bir türlü bulamayanlara bazen acı ödevler veren sert yüzlü bir öğretmendir. Öğretmenin bu acı ödevi, çoğu zaman ulaşılacak yolu kısaltır’

Ne anlamlı, varoluş amacımızın ne olduğunu bilmiyor, gün geçtikçe cehalete daha da yaklaşıyoruz. Bilimin, irfanın ve bilginin değerini yitiriyor; ezberden yaşıyoruz.

Gerçek olan tek şey; ‘ölüm’ değil mi?

İlerledikçe insanın tüm sıkıntılarına çare bulan mefhumdur.

Geçtikçe rahatlarsın, kabullenirsin, alışırsın, duyarsızlaşırsın, normalleştirirsin veya vazgeçersin.

Seninle yaşayacak olan duygu ve düşüncelerindir.

Hayal kırıklıkların, en değer verdiğin ilk aşkın bile gerçek değildir. İnsanları unutursun, olayları, yaşadıklarını, en çaresiz hissettiğin anı bile unutursun. Unutamayacağın tek şey bir insanın sana hissettirdikleridir.

Michael Ende zaman ile ilgili benimsediğim bir yargı üretmiştir;

"herkes çok iyi bilir ki bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı ve uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır çünkü zaman yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir."

Çok çabuk geçiyor, fark ettirmeden. Bazen de olanca ağırlığıyla geçiyor, iliklerimize kadar işleyerek. Ondandır geçmişe gitme şansın olsaydı neyi değiştirirdin soruları, zaman makinem olsa hayalleri.

Hemen yanımızda ama bizden hızlı; arkamıza aldığımızı sandığımızda onun yavaşladığını sanıyoruz ama aslında hemen önümüzdeki de o. dikiz aynasından bize bakan da, dikiz aynasından baktığımız da o.

Dünya 4 milyar yaşında, biz 90 yaşında ölenlere çok yaşamış falan diyoruz. 20 yıllık kredilere girip kendi evim olacak heheey diye seviniyoruz. Taksitler açıyoruz 36 ay vadeli. Öyle komik bir kavram işte zaman.

Komik olduğu kadarda tarafsız, asla unutmaz. Hafıza-i beşer yalnızca insana mahsustur. Zaman asla unutmaz, o ki tıpkı yeri göğü yaradan Yüce Mevla’nın emridir.

Sevgilerimle, hoşçakalın.