TÜRK futbolu tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor… Nasıl yaşamasın ki? Kaliteli ve donanımlı federasyon başkanlarının nesli Haluk Ulusoy’dan sonra tükendi de ondan…

Nasıl, rahmetli Süleyman Seba ve rahmetli Özhan Canaydın ile saygılı, kaliteli ve sorumlu kulüp başkanları son bulduysa, Futbol Federasyonu başkanlık tarihinde de Haluk Ulusoy bir kırılma noktası olmuştur…

Çünkü Ulusoy, federasyonu, tam bağımsız ve özerk kurallara göre yönetiyordu…

Herhangi bir siyasi görüşe angaje değildi… Kimseye de yağcılık yapmıyordu…

Ulusoy, son döneminde Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlık koltuğunda oturuyordu… Ve hükümet ile Futbol Federasyonu arasında bir sürtüşme başlamıştı…

DELEGE SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRDİLER!

Fakat gel görün ki, Haluk Ulusoy seviliyordu ve hasıl olan delegelerin yüzde 70’i onu tutuyordu… Hükümet kanadı, Ulusoy’u normal yollarla değiştiremeyeceğini anlayınca, Spor Bakanlığı ve GSGM marifetiyle Futbol Federasyonu delege sistemini değiştirdi ve sayısını iki katına çıkardı…

Ve iliştirilmiş delegeler, Haluk Ulusoy’u gönderdi, yerine Hükümet’in istediği şahsı başkan seçti…

İşte iliştirilmiş başkanlar da böyle geçti Türk futbolunun başına…

Hasan Doğan                     (2008- Vefat- 2008)

Mahmut Özgener             ‘2008-2012)

Mehmet Ali Aydınlar       (2011-2012)

Hüsnü Güreli                      (2012-2012)

Yıldırım Demirören          (2012-2019)

Nihat Özdemir                   (2019-2022)

Servet Yardımcı                 (2022-2022)

Mehmet Büyükekşi          (2022-2024)

Haluk Ulusoy’dan sonra, 16 yıl geçmiş ve bu sürede tam 8 başkan gelip geçmiş Futbol Federasyonu’ndan…

Şimdi soru şu:

Hangi başkan Türk futboluna hangi hizmette bulundu?

“Akılda kalan bir hizmet yok” diye düşündüğünüzü tahmin ediyorum.

BÜYÜKEKŞİ DÖNEMİ TAM BİR FİYASKO!

Aslında şu anki Başkan Mehmet Büyükekşi, en azından Arabistan’da oynatma kararı alınan Süper Kupa finalindeki fiyaskosundan sonra istifa etmeliydi…

Etmedi…

Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıl dönümünde, Cumhuriyet yönetimine kökten karşı olan bir ülkede bu kupanın oynatılma kararı zaten başlı başına bir faciaydı; böylesine ucube bir kararı almak da Mehmet Büyükekşi federasyonuna nasip oldu!

Yaşanan Süper Kupa fiyaskosunda hiçbir başkan yerinde duramazdı; Büyükekşi büyük bir arsızlıkla o hak etmediği koltuğu işgal etmeye devam etti…

HAKAME DAYAK REZALETİ!

Hatırlarsınız, Ankara’daki Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında hakem Halit Umut Meler’e fiziki bir saldırı yapılmıştı… Ankaragücü Başkanı Faruk Koca 15 gün yattı ve çıktı…

Taraftarlarca alkışlarla karşılandı;

“En büyük başkan, bizim başkan…”

Buyurun… Buradan yakın…

Yetmedi aynı hakem, daha kendini toparlayamadan Trabzonspor-Fenerbahçe maçına verildi… Bu maç esnasında sahaya atılan yabancı maddelerden, güvenlik zaafından, saha içi ve saha dışındaki yüksek gerilimden dolayı belki 10 kere tehir edilmese gerekiyordu…

Edilmedi…

VE KUPADAKİ REZALETİN SON PERDESİ

İşte bu sabıkalı Futbol Federasyonu yönetimi, Süper Kupa finali Şanlıurfa’da 7 Nisan’da oynatma kararı verdi… Takımlardan Fenerbahçe “İleri bir tarihte oynayalım” diyordu; yaralı federasyon yönetimi, “Dediğim dedik, çaldığım düdük” pozlarını sürdürdü…

Neticede, Galatasaray’ın karşısına Fenerbahçe, tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde U-19 takımı ile çıktı ve 48. Dakikada yenen erken golden sonra sarı-lacivertli yönetim takımı sahadan çekti…

Maçın ilk yarısında, taraftara ayıp olmasın diye Galatasaraylı futbolcular iki takım oluşturarak kendi aralarında bir maç yaptı…

Ve bir asrı geride bırakan Futbol Federasyonu, şanlı tarihinde böyle bir rezalet yaşamamıştı…

Heyhat…

Futbol Federasyonu başkanı Mehmet Büyükekşi halâ ve ısrarla görevde…

Beyefendi, 18 Temmuz’da seçimli Genel Kurul yapacaklarını lütfetti…

Tekrar aday olup olmayacağını da kimse bilmiyor…

Türk futbolu erimeye ve dünyanın gözü önünde değer kaybetmeye devam ediyor; Başkan Büyükekşi ise direnmeye…

Yüzsüzlüğün böylesine ne denir?

Pes doğrusu…

***************

ANLAMLI SÖZ

“İtibar, üzerimize giyeceğimiz ya da ödünç alacağımız bir elbise değildir. İtibar kazanmak, tutarlı davranmayı ve bir karakter bütünlüğüne sahip olmayı gerektirir…”

KAFKA

***************