Sevgili okurlar,
Haberi mutlaka ‘Bizim Sakarya Gazetesi’nden okumuşsunuzdur..
Önemli bulduğum için buraya da alıyorum.
 Nedeni gayet açık..
Biliyorsunuz, Sakarya’da, Sakarya’nın olduğu gibi ülkemizin göz bebeği, askeri ve milli fabrikalarımızdan biri olan Sakarya Tank Palet Fabrikası’nın yok pahasına satılmasına karşın, tepki gösteren kurum ve kuruluşlar arasında yer alanların, gür sesini, hiç noktasına, virgülüne dokunmadan, korkmadan, cesurca yazan, yayımlayan ve milletvekillerimizin serbest kürsüsü olan Bizim Sakarya’dan, hep sizlerle paylaştık..
Elbette basın etik kuralları çerçevesinde yapılan bu gazetecilik anlayışımız gereği, bazı temsilcilerimizin “can alıcı açıklamaları da”, bu manada gazetemizde yer aldı..
Ancak, Türkiye’de bir moda ve salgın halini alan “dava açma, korkutma, yıldırma, sindirme” düşünceleri bağlamında, Bizim Sakarya aleyhine açılan dava, çok şükür reddedildi…
Bu iyi bir gelişmedir..
Demek ki, bu ülkede işini hala yasalar çerçevesinde yapan hakimlerimiz, savcılarımız ve bunları takip eden avukatlarımız var..
Bu durum bile içimize su serpiyor..
Keşke,” adalete güvenin dibe vurduğu şu günlerde, adalete güvenimiz” tam olabilse?
Gelelim, bilgiye;
Tank Palet Fabrikası’nı devralan BMC’nin ve patronu Ethem Sancak’ın gazetemiz aleyhine ayrı, ayrı açtığı manevi tazminat davası reddedildi.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır’ın gazetemizde katıldığı ‘Soru Yağmuru’nda, fabrikanın devrine getirdiği eleştiriler ile BMC’nin önceki yıllarda devlete yaptığı işlerin kalitesiz olduğu yönündeki sözleri nedeniyle, gazetemiz ve haberde imzası bulunan arkadaşımız Utku Çolakoğlu hakkında ayrı, ayrı tazminat davası açılmıştı.”
İşte Bizim Sakarya Gazetesi, bu açıdan da tarihi bir görevini yerine getirmenin sorumluluğu içinde, yayınlarını sürdürüyor..
Hala gündemden düşmeyen,” Sakarya Tank Palet Fabrikası, satışı, devri, kiralaması, ne derseniz deyiniz, bu büyük şaibe” kalkmış değildir..
Doğrusu, BMC Firmasının ve Ethem Sancak’ın bu” tanışıklı ihaleden” geri adım atması ve fabrikayı, “bu töhmetten,  bu ipotekten” kurtarmasıdır..
Kimse  merak etmesin, bu fabrikayı bu millet, bir şekilde çalıştırır ve tankını da bu sülüklere rağmen üretir..
Bu millet, ne zor şartlar altında, neleri omuzlamamıştır ki?
Bu manada, bu fabrikanın satışına kayıtsız kalan siyasiler kadar, onlara destek verenlerde bu manada , “umursamazlıkları ve nemelazımcılıkları” ile tarihe mal olmuşlardır..
Tarih onları af eder mi bilmem, “ama sağduyulu, milli çıkarlarını önde tutan, kendi kısır döngülerine takılmayan, büyük sorumluluk içinde olan insanımızın” af edeceğini sanmıyorum..
Konu gündemden düşmemiştir..
İşin peşini bırakmayanların sesleri, ülke genelinde yankılanmaktadır.. Mesele,Sakarya’nın, Sakaryalıların bu cesur yüreklere, bu seslere sahip çıkmasıdır..
Helal olsun onlara!

***
Sevgili okurlar,
Sakarya Tank palet Fabrikası kadar önemli bir başka konu etrafında yeni ve büyük ülkesel bir tartışmanın içinde yüzenler, bacak atanlar, el sallayanlar kadar, bu tartışmaya cesurca girip, görüş ve düşüncelerini korkusuzca, ülke yararına paylaşanlar var..
Evet,” İstanbul Kanalı’ndan” söz ediyorum..
İşin özü ve kısacası,” bu kanal Türkiye’nin önceliği” değildir..
Bu İstanbul Kanalı, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni rayına oturtamayanların sanki can simidi gibi ortaya atılmıştır..
İflas etmiş bir sistemin “ can simidi” olan “İstanbul Kanalı”  tartışmaları ile asıl gündemde olması gereken, konular tartışılamamaktadır?
-ABD’nin Türkiye aleyhine aldığı “ soykırım kararı” hangi sepete konmuştur?
-Bu bağlamda Amerika’nın Türkiye’ye uyguladığı “ekonomik yaptırımların” faturası bilinmekte midir?
-Suriye’nin İdlip bölgesinde neler olmaktadır?
Bu bağlamda yola çıktığı söylenen “mülteciler “ konusunda Türkiye ne tür yaptırımları düşünmektedir?
Bu “mülteci” gurubu içinde ne kadar “İŞİD terörüne bulaşmış terörist “vardır?
-Libya ile Türkiye arasındaki “deniz mutabakatı” ve arkasından Libya’daki, Ulusal Cephe Hükümeti’nin “asker istemesi” ne ile izah edilebilinir?
-Avrupa Birliği ülkelerinde, “gittikçe irtifa kaybeden, Türkiye’nin imaj ve algı konusu” ne olacaktır?
İşte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son İsviçre ziyaretinde, kendisini “Uluslar arası Demokratlar Birliği” üyelerinden başka karşılayan olmamıştır..
Kısacası, AK Parti’nin Avrupa’da kurdurup, hayata geçirdiği tüm “arka bahçelerindeki” çalışmalar “fos” çıkmıştır!
Maaş alan, torpillilerin ne AK Parti’ye, ne de ülkeye, zerre kadar faydaları dokunmamaktadır, bu manada Avrupa Birliği içinde görev yapan büyükelçilerimizin, başkonsoloslarımızın, diplomatlarımızın eli bile zayıflamıştır!..
“İstanbul Kanalı Porjesi”, Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve sosyal, kültürel bağlamda, zor günlerden geçtiği bir dönemde “yaparız, yaptırmayız” türünden tartışmalara konu olacak, öncelikli proje asla değildir..
Projenin  enine, boyuna tartışmadan, tarafsız, objektif bilim adamları tarafından incelenmeden, değerlendirilmeden ve daha önemlisi Türkiye’nin geleceği  açısından, stratejik konumu bakımından ele alınmadan “yaparız, kazmayı  vururuz” demek, ülkenin bir kesimini hiçe saymak, onlarla alay etmek, onları dikkate almamak demektir..
Lütfen tartışmayı zıvanadan çıkarmayınız!?..
“Ülkenin geleceği, insanımızın yarınları ve projenin gerekliliği üzerinde görüşler belirtilerek, konuşunuz ve tartışmalara katkı sununuz” derim..
Gerisi kör dövüştür!..
Ne ülkeye,ne insanımıza yararı olur..
Görünen o ki, bu da bir “rant projesi “ olarak öne çıkıyor..
“Hayali bile güzel “ama, ya maliyet ve yaratacağı sorunlar?
Betona yaptığımız yatırımların ülkeyi nereye getirdiğini görmeyenler, yabancı sermayeye teslim olacak, yabancıları oralara çekecek, bu projeden derhal vazgeçmelidir..
Milletimiz, bu vatan topraklarını, öyle birilerine peşkeş çekecek yetkiyi siyasilere vermemiştir..
Herkes aklını başına almalı ve ülkeye yararı olmayacak, gelecekte büyük sorunlar yaratacak,yıkıma neden olacak tartışmalardan ve yaptırımlardan kaçınmalıdır..
Bakınız, bir Suriye olayının içine çekilen Türkiye’nin uğradığı zararı hesaplayabiliyor ve düşünebiliyor musunuz?
Bu belayı başımıza kim sardı dersiniz?
Ondan önce sineye çektiğimiz Irak zarar ve ziyanı unutuldu mu?
Orada kurulan düzmece “Barzani rejimi “ yarınlarda nelere mala olacak dersiniz?
O nedenle,Türkiye iyi düşünmeli, iyi hesaplamalı ve ona göre birlik ve beraberliğini bozmadan adımlarını yarınlar için emin atmalıdır..
Bu büyük projeler artık görülüyor ki, bu sistemle, bu hükümet ve bu başkanla olmaz!
Yolun sonu görülmüştür!..
Tez elden gereği yapılmalıdır..