Otobüs yolculuklarını çok severdi. Gideceği yer uzaktı ama uçağa binmek yerine otobüse bindi. Otobüs terminalden yavaş yavaş çıktı. İçinde anlatamadığı, ufak bir mutluluk vardı. Hem bulunduğu şehirden uzaklaşacak olmak, hem de uzun süredir çıkmadığı bir otobüs yolculuğuna çıkmak onu mutlu etmişti. Kulaklıkları kulağına taktı ve müziği açtı. Yanına kimse oturmamıştı bu yüzden mutluluğu bir kat daha artmıştı. Elini cama dayadı ve dışarıyı seyretmeye başladı. Otobüs yavaş giderken, kulağında sevdiği şarkılarla… Uzun zamandır yaşadığı stresli ve zor günleri geride bırakıyordu.

   Uyuya kalmış olacaktı ki gözünü açtığında otobüs şehirden çıkmıştı. Hızını arttırmış bir şekilde otobanda gidiyordu. Soluna hafifçe döndüğünde yanında orta yaşlarda bir adamın oturduğunu gördü. Hemen saatine baktı. Altı üstü yarım saat uyuya kalmıştı. Ne ara yanına biri oturmuştu? Nasıl bu kadar hızlı şehirden çıkmışlardı? Kendini doğrultarak, sağına soluna baktı. Muavinle göz göze geldiler ve muavinden bir su rica etti. Muavin suyu getirdi. Suyu tam içmeye başladığında yanındaki adam ortaya söz attı;

 ‘’Eskiden bu otobüslerde ne su vardı ne de ikram.’’

  Başını salladı. Adamın ne kadar eskiden bahsettiğini anlamadı. Muhabbete çok girmek istemiyordu. Kulaklıkları kulağında gideceği yere kadar tek bir kelime etmek istemiyordu. Sadece otobüs yolcuğunun keyfini çıkarmak istiyordu. Ama adam bunu istemiyor gibiydi. Tekrar sözünü söylemeye başladı;

  ‘’Eskiden bu otobüsler dökülüyordu. Neyse ki şirketler büyüdü, biraz da para kazandılar öyle otobüsleri yenilediler.’’

   İçinden ne eskisi? Ne şirketi? Bana ne yeni otobüslerden, yanında oturanı seçemedikten sonra otobüs uçak kalitesini geçse ne olur diye geçirdi. Yine cevaplamadı. Kulaklıkta çalan müziğin sesini biraz daha açtı ve yönünü tamamen cama doğru çevirdi. Adam sohbet kurmakta ısrarlıydı.

  ‘’O baktığın arsalar eskiden bizim köyün muhtarınındı ama adam kumarbazdı hepsini kumarda kaybetti. Gel zaman git zaman bu arsalar hep devlete kaldı.’’

  Camdan dışarıyı seyretmeye devam ediyordu. Adamın sesi yüksek sesle dinlediği müziğe rağmen duyuluyordu. Cevap vermemekte ısrar etti. Adam susmaya niyetli değildi. Sanki cevap almışçasına konuşmalarına devam ediyordu.

 ‘’Bu yollar da bu sene asfaltlandı. Eskiden topraktı, hatta bizim köye giden yollarda atların bile yürümek istemediği yollar vardı. Ne günlerdi!’’

  Sessiz kalmaya devam etti. Büyük bir sorun vardı bu adam ne zaman susacak ve nerede inecekti?

 ‘’Bizim köye de yaklaştık. Bir gün yolun düşerse gel beklerim. Bi’ çayımı içersin. Merak etme bizim oraların yolları da artık asfalt. Minibüsümüz bile var. Haydi, sağlıcakla kal. İneceğim muavin bey.’’

  Kısa süreli işkence bitiyordu. Adam yanından kalkınca tekrar mutluluk ve huzur kapladı içini. Adam otobüsten indi. Adamı camdan izledi bir müddet sonrasında da derin bir nefes çekti. Bütün yol bu şekilde konuşularak geçmez diye düşündü. Camdan dışarıyı seyrederken uyuyakaldı.

   Gözünü açtığında hâlâ şehrin içerisinde olduğunu ve trafikte kaldığını fark etti. Saatine baktı otobüse bineli daha on beş dakika olmuştu. Otobüs kalktığı yerden fazla uzaklaşamamıştı. Bir anda ne olduğunu şaşırdı. Yanında gördüğü adam, adamın konuşması, gittikleri yol hepsinin rüya olduğunu anladı. Gülümseyerek camdan bakmaya ve trafiğin açılıp, otobüs yolculuğunun keyfini çıkarmaya çalıştı. Yolculuk yeni başlıyordu.