Son zamanlarda çok sıkılmıştım. Kendime yeni işler buluyor, yoğun olan düşüncelerimi onlarla oyalamaya çalışıyordum. Bazen bir spor aktivitesi yapıyordum bazen de sanatsal ve kültürel aktivitelerde buluyordum kendimi. Aslında sıkılmamın bir sebebi yoktu. En azından bir sebebi varsa da ben onu henüz bulamamıştım. Kendimi insanların kendileri için oluşturduğu bu aktivitelere vermiştim ama bir müddet sonra anladım ki bu aktivitelerde benim içimde bir yanardağ gibi oluşan, beklenilmeyen sıkıntımı geçirmeye yarayacak bir şey yoktu.

Bu konuda bilimden de yararlanmayı düşündüm. Doktora gittim, anlattım derdimi. Beni dinledi, bir iki tahlil ve test istedi. Onların çıkacak sonuçlarına göre yine konuşalım, varsa bir durum tedavine başlayalım dedi. Sonuçlar çıktığında bana bir iki ilaç verip, dertlenecek, önemsenecek bir şeyin yok dedi. Ben de tamam diyerek ilaçları kullanmaya başladım. Fakat içimde oluşan bu sıkıntı bir türlü geçmiyordu. İlaçları kullanmayı bıraktım ve tekrardan insan kendinin en iyi doktorudur diyerek içimdeki sıkıntının sebebini aramaya başladı. Her şeyi düşündüm ama her şeyi. İlkokulda arkadaşımı rencide ettiğini düşündüğüm şakayı bile düşündüm ama yok o da değildi. Bir sıkıntı vardı ve bu sanki savaş meydanında nereden geldiği ve kimin attığı bilinmeyen bir mızrak gibi bana saplanmıştı. İşin kötü tarafı ben bu sıkıntının geçmesi için üzerine gittikçe o sanki daha da artıyordu. Düşünmemeye çalışıyordum ama saplantı haline gelmişti bende. Her şeyin sorumlusu olarak onu görüyordum bu da beni etkiliyordu.

Bu olaylardan sonra kendime benim için yeni ama insanlar için evriminin önemli ve en basit aktivitesini keşfettim ve yapmaya başladım. Yürüyüş… Evet, yürüyüş. Benim için çok yeniydi. Şapkamı takıp kulaklığımı da kulağıma geçirerek gecenin karanlığında oradan oraya bilinçsizce yürümek belki de yaptığım en iyi şeydi. Bu sırada da içimdeki sıkıntı sanki azalmaya başlamıştı. Günlerden bir gün yine gece yürüyüşüne çıkmıştım, birini gördüm. Sanki beni yıllardır tanıyormuş gibiydi ve nereye diye sordu. İçimden gelen samimiyet hissiyle yürüyorum dedim. Önce tebessüm etti sonrasında da "Ben çok yürüdüm bu yolu. Yol da ileride bitiyor sonrasında da geriye dönebilmek için yürüyorsun. Hiç uğraşma gitmekle, olduğun yerde dur gel yanıma otur." dedi. İşte o güven hissiyatı var ya onun sözüne inandım ve yanına oturdum bunun gibi beni etkileyecek bir sürü şey söyledi. İçimdeki sıkıntıyı ona da anlattım o da bana ‘’Sana demedim mi? Bu yollar bir yerde bitiyor, bir de geri dönmekle uğraşıyorsun. Ben çok yürüdüm bu yollarda. Yürüyeceksen ya geri dönmeyeceğin yollarda yürüyeceksin ya da benim gibi oturacaksın.’’ O günden sonra içimde ne bir sıkıntı kaldı ne de geri dönmek zorunda olacağım yollara girdim.